Türkiye’de son yıllardaki maddi kalkınmaya rağmen kültür alanında aynı başarının sağlanamadığı en yetkili ağızlar tarafından zaman zaman dile getirilir. Bu olumsuz durumun istisnalarından biri Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı‘nın faaliyetleridir. Bu kurum kültürümüzün temel sahalarına ait el yazması eserleri; orijinal metinleri, tercümesi veya çeviri yazısıyla birlikte yayımlamaktadır. Kuşe kağıt kullanılan baskılar ciltli ve çok kalitelidir.
Elimde bu yayınlardan 173’üncüsü olan İsmail Hakkı Bursevi‘nin yeni çıkan Tamamü’l-Feyz adlı kitabı var. 590’ar sayfalık Arapça yazma metni ve Türkçe çevirisi birlikte. Çeviriler Ramazan Muslu ve Ali Namlı’ya ait.
Eserde birçok tasavvuf konuları yanında özellikle Bursevi’nin şeyhi Osman fazlı hakkında bilgi verilmektedir. Ramazan ayı boyunca bu kitaptan hareketle tasavvuf ağırlıklı bazı konuları ele almak istiyorum.
OSMAN FAZLI
Kitabın alt başlığı “Atpazari Kutup Osman Efendi’nin Menakıbı” adını taşır. Osman Fazlı (1632-1691), 17. asır Osmanlı tasavvuf kültürü alanında önemli yeri olan bilgin bir şeyhtir. İsmail Hakkı Bursevi’yi yetiştiren kimsedir. Osman Fazlı padişah ve vezirlerle görüşen biri olmasına rağmen, onlardan gelen hediyeleri kabul etmezdi ve maddi bakımdan mahrumiyet içinde yaşadı.
Bir hasır bile olsa kimseden hiçbir şey kabul etmedi. Evinin girişindeki hasırı eskidiğinde ziyaretçilerden biri onu yenilemek istedi, fakat o razı olmadı. Vefat ne kadar da öyle kaldı. Sultan IV. Mehmed onun için bir dergah yaptırmak istedi. Fakat o kabul etmedi. Abdest alırken bile suyunu dökmek isteyene izin vermezdi.
HOŞGÜRÜSÜ
Osman Fazlı’yı çekemeyenler ve aleyhinde bulunanlar vardı. O bunlara bile müsamaha gösterirdi. Hz. Şeyh’in mahallesinde sufilere karşı olan yaşlı bir şahıs vardı. Ona bile iyi davranır, yaşının ileri olmasından dolayı merhamet eder, her hafta bir miktar para vererek cömert davranırdı. O da Şeyh’in meclisine değneğe dayanarak gelir giderdi.
Hz. Şeyh derdi ki: “Kim bizim hakkımızda çirkin bir söz söylemiş, bize eziyet etmiş ise hakkımız ona helal olsun. Çünkü biz ondan intikam almak veya onun kötülüğünü istersek, yaptıklarını ondan bilir ve şirke düşeriz.” Ve ilave ederdi:
“Hz. Ali Efendimiz oğulları Haşan ve Hüseyin’e kendi katili olan İbn Mülcem’e hücum etmemelerini vasiyet etti. Biz nasıl olur da bize kötü davranan kimseye hücum ederiz. Peygamberlerin yolu imtihan yoludur. Kim o yola girerse peygamberlerin yoluna girmiş olur.”
Osman Fazlı çalışıp kazanarak elinin emeği ile geçinen kimseyi devletten aldığı maaşla geçinen kimseye tercih ederdi. Çünkü birincisi mesela dükkanında müşteri gelsin diye dua eder böylece Allah’ı anmış olur. Maaşlı memur ise, geliri garantili olduğundan Allah’ı pek hatırlamaz.
Bursevi, şeyhi Osman Fazlı hakkında bir şiir yazıp kendisine verdi. Şiiri beğendi fakat onun “kutup” olduğunu belirten kısmı değiştirmesini istedi. “Ben kutup değilim, kutbu da görmedim, fakat varlığına inanırım” dedi. (Devam edecek)
Bir yanıt bırakın