Siyasi tartışmaların, kamuoyununa abartılı biçimde sunulan sosyal kaynaşmaların ötesinde engin bir deniz gibi dingin, vakur ve sağlam bir toplum yapısına sahibiz. Şükür ki böyleyiz, aksi olsaydı ekranlara yansıyan olumsuz manzaralara, çok konuşan gayrı memnun tiplere bakınca Türkiye’nin çoktan batması gerekirdi.
Dünya, iyi ve kötülerin mücadele alanıdır. İyilerin sandığımızdan fazla olduğunu sık sık tekrarlıyorum. Ne var ki, M. Esayan’ın dediği gibi kötüler cazgırdır ve sükseleri çoktur. Kafa kesenleri herkes konuşur ama iyilik derinden ve tevazuyla işler.
HELALLEŞMEK
HELALLEŞMEK
Bu toprakların derin vicdanında iyilik ve güzellik hakimdir. Bu konuda yaşanmış iki örnek sunacağım. Birincisini Can Ceylan’ın facebook sayfasından okudum, şöyle yazmış:
Bostancı-Kadıköy dolmuşundayım. Kızıltoprak Camii önünde hamile bir bayan karşı taraftan dolmuşa dur işareti yaptı. Şoför de yolculuklardan özür dileyip beklemeye başladı. Ama kadının karşıya geçmesi için yeşil ışık bir türlü yanmadı. Yolculardan bir kadın acelesi olduğunu söyleyince şoför hareket etti. Buraya kadar tuhaf bir şey yok.
Tam FB Stadı’nın önünden geçerken aynı kadın şoföre para uzattı. Adam ücreti almış olduğunu söyleyince, kadın bekleyip de alamadığı kadının ücreti olduğunu söyledi. Şoför kesinlikle parayı alamayacağını bildirip kadının nezaketine teşekkür etti. Dolmuştaki herkes biraz ilerideki Metrobüs durağında inerken birbirine hakkını helal edip hayırlı cumalar diledi. 34 TZE 92 plakalı dolmuşta saat 11 sularında bu güzel şeyler yaşandı. Kim bilir bu ülkenin insanları daha nice güzel olaya sebep ve şahit oluyordur!
BOYOZ YAPIMCISI
BOYOZ YAPIMCISI
İkinci örnek: ATV programcısı Fuat Uğur anlatır: Kısa bir tatil sonrası arabasıyla Marmaris’ten İzmir’e dönmektedir. Otoban üzerinde bir yörük çadırı görüp orada çay molası verir. Biraz dinlenip yola devam eder.
Yolda Fuat Beyin telefonu çalar, ATV’den aranmaktadır. Konuşan santral memuresidir: “Fuat Bey biraz önce Celil Bey diye biri aradı, dinlenme tesislerinde unuttuğunuz çantanızı size getirmek istiyor, telefonu da şu…” der.
Önce anlayamaz, “Celil Bey kim, ne çantası, dinlenme tesisi mi?” soruları zihninde uçuşur. Sonra uyanır. Bir anda, içinde bilgisayarı, gözlükleri, parası, tüm kimlik ve kredi kartlarımın olduğu çantasını yörük çadırında unuttuğunu üzüntüyle fark eder. Sanki başından kaynar sular dökülürse de Celil Bilban’ın telefondaki dost sesi Fuat Bey’i rahatlatır.
Yarım saat sonra kararlaştırdıkları yerde buluşurlar. Beyaz minibüsüyle gelip çantayı teslim eden Celil Bey anlatır:
“Çantayı fark edip işletmeciye söyledim, içindeki kapı giriş kartından ATV’yi gördüm, 118’den numarayı bulup aradım ve sizin telefonunuzu öğrendim. Ben İzmir’in meşhur böreği olan boyoz imalatçısıyım, oraya da servis yapmıştım.” (Türkiye, 9.9.2014)
Bir yanıt bırakın