Onun önce bir ilahisini dinlemiştim, Muhayyer Kürdi makamında. Derinlerden, eskilerden bir sesleniş gibi geldi bana. Melodisi, tarzı, üslubu beni etkilemiş ve sarmıştı:
“Kimi dosta varır dosta bend olur/ Kimi nefse uyar kahrolur gider.”
Bugünlerde bir vesileyle bestekarı dikkatimi çekti. Heyhat, çok geç kalmışım. Yahya Soyyiğit (1965-2010) yedi sene önce, daha 45 yaşında aramızdan ayrılmış.
Hayat hikayesine baktım: 1965 Trabzon doğumlu, Hafız, musikişinas, ney, solfej, usul repertuar dersleri almış, icracı, bestekar.
Yahya Soyyiğit Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi’nden mezun olmuş. İlahiyat camiasını, özellikle kendi neslini musiki ile tanıştıran, barıştıran insanlardan biridir.
İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nda 1992 yılında kuruluşundan itibaren hafız ve hanende olarak görev yaptı.
İlahiler besteledi Onun besteleri bugünün oyun havalarını andıran türden besteler değil. Dinleyeni eskilere götürür. Sanki Yûnus’tan Niyazi Mısrî’den, Seyyid Nizamoğlu’ndan esintiler taşır.
Gelenekten koptuğumuz için son zamanlarda dini musiki eseri veya ilahi diye bestelenen birçok parçalar dinleyene manevi bir neşve sunamamaktadır. Yahya Soyyiğit’in besteleri ise kadim tekke musikisinin devamı gibidir.
Sesi belki tok değil, ama işlenmiştir ve ince bir kalp ağrısı gibi kulakların pasını siler.
TAM BİR ADAM
Yahya Soyyiğit hafızdı. O, bu noktada da geleneğin bir temsilcisidir. Türk musikisi geçmişi itibariyle dini ağırlıklıdır. Bestekarlarımızın çoğu hafızdır. Hafız Post, Itri, Zekai dede, Tanburi Ali Efendi, Bekir Sıdkı Sezgin, Kemal Batanay bunlardan sadece bir kaçıdır.
Anlatıldığına göre Yahya Soyyiğit’in arkasında namaza durmanın ayrı bir tadı varmış. Kur’an okuyuşu zaten güzeldi. Musıki terbiyesi almış bir dervişin arkasında namaz kılmak elbette ki farklıdır.
Yakalandığı ölümcül hastalık onu aramızdan aldı. Tuğrul İnançer Soyyiğit’in ardından gözleri dolarak şöyle demişti: “Her ölüm erken ölümdür ama Yahya’nınki çok erkendi.” Tıpkı Yunus Emre’nin dediği gibi:
“Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm/ Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi”
Dostu M. Hakan Alvan “Merhum Yahya biraz bestekârdı, biraz neyzendi ve tam bir adamdı” diyor ve ekliyor: “Günah işlemeye kabiliyeti olmayan bir adamdı.”
MELAMİ DERVİŞİ
Bu kadar güzelliğin sırlarından biri Yahya Soyyiğit’in “derviş insan” olmasıdır. Amcası Hafız Ahmet Soyyiğit (d. 1938) bir din görevlisi idi. Evvelce bu köşede tanıttığımız Melami şeyhi Ahmet Kumanlıoğlu’ndan 1960’ta el aldı ve tevhid eğitimine başladı. 1965’ten itibaren tasavvuf yolunda sohbet için Efendisi tarafından görevlendirildi. Yahya Soyyiğit de ondan feyz aldı.
Başta sözünü ettiğimiz Muhayyer Kürdi ilahinin sözleri amca Ahmet Soyyiğit’e aittir. İkinci kuplesi şöyledir:
“Kimi tövbe eder asfiya olur/ Kimi inad eder eşkıya gider/ Kimi Ahmet seni uzaktan tanır/
Kimi yaklaşır da kör olur gider.”
Bir yanıt bırakın