Yakın tarihimizi bilmiyoruz

Bugünlerde Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Milli Savaş Hikayeleri adlı kitabını okudum. Kitaptaki hikayeler beni adeta çarptı. Eserde Milli Mücadele yıllarındaki Yunan mezaliminden çok canlı sahneler yer alır. İzmir’den Bursa’ya adlı kitaptaki beş adet hikayesi de aynı mahiyettedir. Bu hikayelerin yazılış sebebi, Yakup Kadri’nin Tedkik-i Mezalim Heyeti içinde bulunarak Milli Mücadele sırasında Batı Anadolu’daki Yunan zulmünü incelemek üzere buraları gezmesidir. Halktan dinlediklerini kaleme aldığını düşündüğüm yazılarda yürek yakıcı, insanın içini kanatan, olmaz bu kadarı da dedirten, insanlık dışı zalimane hareketler vardır. Kahpe Yunan yenilip de çekip giderken geçtiği beldelerde ne varsa yakmış yıkmış, Başta Manisa olmak üzere her yeri ateşe vermiştir.

Bu kitabı okuduktan sonra bir şeye çok hayıflandım. Savaş her zaman kötüdür, insanlık için büyük bir ayıptır. Ama Yunanlılar 1919’da İzmir’i işgalinde, başta Şehit Fethi Bey’e yaptığı küstahlık olmak üzere uğradığı her yerde akıl almaz zulümler sergiledi. 1922’de def olup giderken de her yeri ateşe verdi. Savaşın da bir ahlakı ve hukuku vardır. Ama Yunan askeri bunları tamamen unutup, yapmadığı rezalet bırakmamıştır.

BUNLARI BİLMİYORUZ

Hayıflandığım, üzüldüğüm konu şu oldu. Aradan yüz sene geçmeden biz bunları tamamen unuttuk. Bu vesileyle internete bir göz attım, Yunan işgali sırasındaki zulümlerle, insanlık dışı hareketlerle ilgili, çoğunun amatörce olduğunu sandığım irili ufaklı birçok kitap çıkmış. Ama bugün bunların hiçbirinden haberdar değiliz. Oysa üzerinde yaşadığımız toprakların kıymetini takdir edebilmek için tarihimizi iyi bilmemiz gerekir. Yunanlının Türkiye hevesi hala içindedir, fırsat bulsa hemen gelip buraları tekrar işgal eder. O halde ülkemizin kıymetini bilmek, buraları daha iyi sahiplenmek için atalarımızın ne büyük zulümlere katlandığını öğrenmek durumundayız.

Gazze’deki mazlum Filistinlerin durumuna düşmeme için yapılacak şudur: Bu Yunan zulmüyle ilgili yayınların bir araya getirilerek, onlardan iyi bir özet çıkarılmalı ve devletçe bolca basılmalıdır. Bu tür kitapların üç versiyonu olmalı; ilkokul seviyesinde, orta öğretim seviyesinde ve üniversite düzeyinde olmak üzere bu eserler bolca basılmalıdır. Ayrıca mesela üç senede bir Kurtuluş Savaşı ve düşman mezalimi ile ilgili sosyal ve kültürel faaliyetler yapılarak, tarihi olayların her zaman zihinlerde canlı kalması sağlanmalıdır. Sergiler ve yarışmalarla bu etkinlikler zenginleştirilmelidir.

BİRKAÇ ÖZET

Milli Savaş Hikayeleri‘ndeki “Neron” adlı hikayede Manisa yangınının bütün dehşetiyle anlatıldığı görülür. Güvercinlere düşkünlüğü ile bilinen Kuşbaz Hüseyin’in, evine gelen Yunan askerleri kuşlarını birer birer vururlar ve pişirip yemek isterler. Dehşete kapılan Hüseyin Bey, kuşlarının ölümüne çok üzülür ve sonrasında yüzüne öyle bir heybet gelir ki Yunanlılar onun bakışından korkar.

Ödemişli Nalbant pehlivan Ahmet’in evine gelen Yunan askerleri onu ağaca bağlayıp karısına tecavüz edildiğini gördükten sonra aklını kaybedip meczup olur. Üsküp’ten kopup gelen oldukça varlıklı Kerim Ağa’nın iki kızı ve üç oğlu bulunmaktadır. Önce İstanbul, sonra İzmir ve son olarak da Manisa’ya göç eder. Bütün malı düşmanlar tarafından yağmalanır.

Düşman baskınından sonra köyünü terk edip kaçan bir kadın ortadan kaybolur ve köyüne dönmek ister. Ancak Ortaklar köyünün halen işgal altında olduğunu öğrenmiştir. Kadın çaresiz bir şekilde ağlar.