Salgın günlerinde youtube’da yayımlanan sohbetler çoğaldı. Bunlarda biri de “Felsefenin Çınarları” programıdır.
Oradaki Ahmet İnam’la yapılan söyleşiden bir özet sunmak istiyorum (youtube. com/watch?v=1Th-bGvp67k).
“Yerli ve Milli” sözü değerli bir kavramdır.
Son günlerde ayağa düşürülüp, küçümsenmek isteniyorsa da o, kıymetinden bir şey kaybetmez. Sayın Ahmet İnam’ın sohbetinde bunun karşılığını gördüğüm için köşeme misafir etmek istedim.
ODTÜ’de felsefe profesörü olan Ahmet İnam Afyon sandıklı doğumlu (1947).
Kasabasını çok sever: “Sandıklı’da güzel insanlar gördüm. Anadolu feraseti içlerine işlemiş. Anadolu beni çok etkilemiştir. Yaşım ilerledikçe bu topraklara ait olduğumu düşünmeye başladım. Anadolu Türkçesi, Anadolu türküleri, vatan sevgisi” der.
İnam, askeri ortaokulda okur, Kuleli askeri lisesine devam eder. Fakat şiir ve edebiyat merakı dolayısıyla oradan ayrılır, Haydarpaşa Lisesi’ne geçer. Amacı hekim olmaktır, İstanbul Tıp Fakültesi’ne girer.
Okuduğu İngilizce kitapları yeterince anlayamadığı için bu dili iyi öğrenmek amacıyla ODTÜ’ye girer. Orada Tıp Fakültesi bulunmadığından mühendislik okur. Aynı zamanda sosyoloji, psikolojiyle ilgilenir, Almanca ve Fransızca da öğrenir. Şöyle diyor:
“Mühendislik okurken mantık ve bilim felsefesine ilgi duydum, onların derslerine girdim. Mühendislik bana sığ geldi, ben her şeyin dibini, esasını anlamak istiyordum. Ama iyi ki mühendislik okumuşum. Çünkü zihnimi fazlalıkları, gereksiz yanları budayan bir hizardan geçmiş gibi oldum. Mühendislik okumasaydım belki kafam yumuşar, şimdikinden daha palavracı olurdum (güler).”
DÜŞÜNCE OZANI
Mühendisliği bitirdikten İstanbul Üniversitesi’nde felsefe doktorası yapar. “Ben kendime ‘felsefeci’ demem. Ben bir düşünce ozanıyım. Ben düşünce türküleri söylemeye çalışan bir ozanım. Ben bir Anadolu ozanıyım.
Türkçe’nin gönlümün derinliklerinde yatan müthiş bir dil olduğuna inanırım.
Türkçe ile ilim, felsefe yapılmaz denir. Neden yapılmasın? Şimdiye kadar yapılmamış olabilir. Ama Türkçe’nin imkanları var.
Ben bir Anadolu Türkmeni olarak kendi dilimden, Anadolu’nun binlerce yıllık deneyiminden yola çıkarak alanımda bir şeyler söylemeye çalıştım. Türkçe’nin sağladığı bu imkanı kullandım. Edebiyatla felsefe arasında bir sınır görmedim.”
“İnsanın düşünce ozanı olması zahmetlidir. Önce akademik nosyon gerekir. Ana dilinde ve mümkünse yabancı dillerden, hiç olmazsa birinden kendi düşüncelerini ifade etmeyi ve o dillerin edebiyatını, kültürlerini iyi bilmeli. Bana sorarsanız felsefe Batılıdır. Hikmet bütün insanlığa özgüdür. Hikmet sevgisi (filo-sofia) diye ortaya çıkan felsefenin Yunani olduğunu düşünürüm.” “Çok acılar ve sıkıntılar çekmeme rağmen yine de şanslı biri olduğumu düşünürüm. Sahip olduğum imkanlara şükrederim. İnsan olmanın önemini, şükrünü, şükranını duyarım.
Bana verilmiş imkanlarla elimden ne geliyorsa, hayata ne verebileceksem vermeye çalıştım.”
Bir yanıt bırakın