30 Ağustos düşünceleri

Bugün 30 Ağustos. Malazgirt zaferinin 95’inci, İstiklal Savaşı’ndaki Büyük Zafer’in 99’uncu yıl dönümündeyiz. Keşke savaşlar hiç olmasaydı. Ama bu boş bir dilektir. İrili ufaklı her türlü savaş hayatın bir gerçeğidir.
Barışı kurabilmek için savaşa hazır olmak gerekir: “Hazır ol cenge ister isen sulh ü salah.”

Savaşın insani olanı var, zalimce olanı var. Biz millet olarak birinci gruba dahiliz ve bununla ne kadar iftihar etsek azdır. Savaşlarda insanca davranmak bizim inancımızın gereğidir.

CİHADIN BÜYÜĞÜ-KÜÇÜĞÜ
Dini bir kavram olan “cihat” Allah yolunda savaşmak demektir. Aynı kökten gelen “mücahede” insanın kendi nefsiyle savaşması, kötü eğilimlerini yok edip yerine iyilerini koyması demektir. Kültürümüzde nefisle savaşmaya “büyük cihat”, cephede düşmanla savaşmaya “küçük cihat” denir. Mücahedesini tamamlayıp egosunu hakimiyet altına alanın cihadı insani olur. Hz. Ali Efendimiz hasmını dizleri altına alıp öldüreceği sırada, yüzüne tükürmesi üzerine onu bırakmıştı. Sebebini şöyle açıkladı: “Ben onunla Allah için savaşıyordum. Yüzüme tükürünce kızdım. Bu sırada kendisini öldürecek olsaydım öfkeme yenilip kişisel bir sebeple başını kesecektim.
Benim inancıma göre bu yanlıştır, onun için bıraktım.”

Gerçek İslam budur. Biz bu anlayışla kıtalar fethettik ve asırlarca geniş bir coğrafyayı yönettik. Sonra bir şeyler oldu, yavaş yavaş özden uzaklaştık ve eski gücümüz kayboldu.
Cihadın amacı “kuru gavga” değil “İ’lay-ı kelimetullah” yani Allah’ın adını yüceltmek ve O’nun adaletini uygulamaktır.

DEVLETİMİZ VAR OLSUN
Bugün Batı’nın tiksinerek “cihadist” (cihatçı) diye adlandırdığı terör gruplarının İslam’ın özüyle hiçbir ilgileri yoktur. Onları besleyip büyüten Batılı emperyalist devletlerdir. Evet yine bir Ağustos ayındayız. Afganistan’daki hizmetlerini başarıyla tamamlayan askerlerimiz yurda döndü.
Herhalde başı dik ve korkusuzca Kabil’i terk eden yegane grup bizim askerimizdir. Muhtemelen hava alanının güvenliğini sağlamak üzere bir süre sonra tekrar çağrılacaktır.

Afganistan’daki son durum, devlet geleneğine sahip olmanın önemini bir kere daha gösterdi. 40 milyonluk bir ülke senelerdir İngilizlerin, Rusların ve ABD’nin oyuncağı oldu. En son ABD’nin eğitip modern silahlarla donattığı 200 veya 300 bin kişilik Afgan ordusu birden buharlaştı, yok oldu. Çünkü devlet ve millet geleneğine sahip değiller. Devletimiz ve ordumuzla ne kadar iftihar etsek azdır onları gözümüz gibi korumak güçlendirmek asli görevimiz olmalıdır.

BÜYÜK ZAFERE DOĞRU
Her zaman yaptığımız gibi 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferini bir dörtlükle analım: “Bir cuma sabahı Allah’a karşı/ Malazgird’de 54 bin er/ Bestelediler en güzel marşı/ Allahü ekber Allahü ekber.”

Değerli şairimiz Yahya Kemal Beyatlı ‘Büyük Taarruz’ için yazdığı “26 Ağustos 1922” başlıklı dörtlüğünde, 30 Ağustos zaferini müjdelemişti. Biz de aynı dua ile bitirelim: Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi / Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, / Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın!

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.