NAFİZ NAYIR VE MEVLÂNÂ

NAFİZ NAYIR VE MEVLÂNÂ

Şiirimizde Hz. Mevlânâ önemli ve ortak konulardan biridir. Çok eskiden beri sâdece Mevlevî şâirler değil, bir şekilde yolu Celâleddin Rûmî ile kesişen birçok şâir onun hakkında terennümlerde bulunmuştur.

Yahya Kemal, “İsmail Dede’nin Kâinatı”nda şöyle der:

Mesnevî şevkini eflâke çıkarmış nâyız

Haşredek hemnefes-i Hazret-i Mevlâna’yız

Yani Hazret-i Mevlâna, haşre / kıyamete kadar şâirlerimize ilham vermeye devam edecektir. Bunlardan biri de şâir Nafiz Nayır’dır. Onun yeni çıkan “Hüzün Hüzün” ve “Ey Sevgili Hüzün” adlı şiir kitaplarından örnekler sunacağım.

 

MEVLÂNÂ YOLU

Duyuldu Konya’dan bir yüce davet

Celâleddin Rûmî “gel” dedi bize

İnsanların nesli eşref mahlûkat

İnsanda güzeli bul, dedi bize

Yansın meş’alende sevgi alevi

Herkes bir dünyâda cücesi, devi

İnsan gönlü, ulu Tanrı’nın evi

Orada dâimâ kal, dedi bize

O bir ulu insan, insanın hası

Aşk idi amacı, aşktı gıdası

“Tanrı’m bana aşk ver.” dilde duâsı

Tanrı sevgisinden al, dedi bize

İnsansın eğilme, dik dursun başın

Silâhı at yere, kimle savaşın

Gıybetler, yalanlar olmasın aşın

Bu kötü huyları sal, dedi bize

En yüksekte dalgalanır sancağı

Düşüncesi kucaklıyor her çağı

Bin tövbe bozana açık kucağı

Gönül deryâsına dal, dedi bize.

Ney Mevlevîliğin kutsal sazıdır. Edebiyatımızda zengin bir ney sembolizmi var. Mesnevî şârihleri ney’i uzun uzun yorumlamışlar, bu vesîle ile tasavvuf eğitimi, din kültürü ve mûsikî ile alâkalı düşüncelerini ortaya koyma fırsatı bulmuşlardır. Ney o emsalsiz ve yakıcı sesiyle herkesi etkiler, dikkatle dinleyeni lâhûtî âlemlere yükseltir. Nafiz Nayır’ı da alıp götürmüş melekler katına yükseltmiştir.

NEY SESİ

Gönlümü sarmadayken göğe ağma hevesi

Rûhuma kanat taktı neyin dupduru sesi

Bu efsunlu çıkışa şâhit oldu bulutlar

Sonra yüzüme değdi meleklerin nefesi.

Şeyh Galib (1757-1798) Konya Mevlânâ Dergâhında başladığı 1001 günlük çile hayâtını İstanbul Yenikapı Mevlevîhanesinde tamamladı. “Dede” ünvânı buradan gelmektedir. Galata Mevlevîhanesinde sekiz yıla yakın şeyhlik hizmetinde bulundu. Şeyh Gālib’in meşhur eseri Hüsn ü Aşk’taki “Deryâ-yı Âteş” önemli bir semboldür. Nafiz Nayır’ın şu iki dörtlüğünde aynı izler görünür.

GALİB DEDE

Gālib Dedemizde

Her kelime donanma fişeği

Her gazel şehrâyin

Toprak ateş, su ateş, hava ateş…

ŞEYH GALİB

Ey Türkçenin aydınlık dedesi

Bir ışık gördüm, girdim kapından

Nice bin renkli gökkuşağı geçtim

Huzûruna çıkarken.

Tasavvufun uygulanması, hâl edinilmesi bir mânevî yolculukla gerçekleşir. Gāye Hakk’a kavuşmaktır. Bunun için “mâsivâ” dan vazgeçmek gerekir. Mâsivâ, Hak’tan gayri her şeydir. Bu uğurda mal mülk, evlât, makam mevki, şan ve şöhret, hattâ âhiret beklentileri terk edilir. Terk, fiilî değildir, gönülden çıkarmaktır.

Nafiz Nayır, bu yolun yolcularını ve özelliklerini “Onlar” şiirinde tasvir etmiş:

ONLAR

Islah-ı nefs ettiler, dünyâyı bıraktılar,

O, her şeyi gösteren aynayı bıraktılar.

Gerçeği bıraktılar, rüyâyı bıraktılar…

Can alınıp satılır bir dükkândan geçtiler.

 

Ele kalmasın diye yük edindiler gamı.

Reddettiler mansıbı, mertebeyi, makamı…

Onlar ki bilmezlerdi sabâhı ve akşamı,

Sonu başı belirsiz bir zamandan geçtiler.

 

Cennet ve cehennemden çevirip yüzlerini,

Duydular yüce pirin  ‘gel’ diyen sözlerini.

O anda bir mutluluk kapladı gözlerini,

Öylece yürüdüler, öyle handan geçtiler.

 

Değildi amaçları ün katmak ünlerine,

Çok şeyler bıraktılar bugünden dünlerine.

Bilcümle mücevherat serildi önlerine,

Bir tek lâ’l almadılar,  Bedehşan’dan geçtiler.

 

Şükrettiler sunulan erenlerin tasına.

Kandılar ruhu çeken sihirli meyvasına.

Uçtular o iklimin esrarlı havasına,

Ulaştılar menzile, amma candan geçtiler.

 

Dolaşmadı hiçbiri para, şöhret peşinde,

Gözleri yok dünyanın oyununda, işinde.

Birkaç dakika durup o musalla taşında,

Bindiler tahta ata,  küheylandan geçtiler.

(Nafiz Nayır, Hüzün Hüzün ve Ey Sevgili Hüzün, Mersin, 2016. İletişim: n.nafiz.nayir@gmail.com)

 

60 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.