Nagehan ol şara vardım/ Ol şarı yapılır gördüm/ Ben dahi bile yapıldım/ Taş u toprak arasında. Şunu demek ister: Ansızın bir şehre vardım, o şehri yapılır gördüm. O taş toprak arasında ben de birlikte yapıldım.
Hacı Bayram Veli’nin bu müstesna dörtlüğü şehir-insan ilişkisini en güzel şekilde dile getirir. Şehirler kuru, sıradan yapılar topluluğu değildir. Evet şehri insan yapar ama o şehir aynı zamanda insanı inşa eden canlı bir mekandır. Şehir insanı şekillendirir, geçmişini olduğu kadar bugününü ve yarınını da belirler. Çocuklarımızın hayallerini, düşüncelerini, ruhlarını yeşertir. “Biz” ve “bir” olma düşüncesini inşa eder.
Ne yazık ki bu önemli konuya kafa yoran çok azaldı. Şehirlerimiz her geçen gün kimliğini, estetiğini kaybetti, “yamuk binalar” göz zevkimizi bozar oldu. Bu konuları enine boyuna işleyen bir kitap çıktı: “Bir Şehri Düşünmek”. Yazarı Prof. Aliyar Demirci (İstanbul Fetih Cemiyeti yayını, 2019)
AHLAK YOZLAŞMASI
“Bu kitap bir dönemin duyarlıksahibi kalemlerinin bir şehri nasılgördüklerini; dünkü Türkiye’den bugünküneatıflar yaparak kentleşmehikayemizin kesitlerini paylaşıyor.”Yazara göre son yıllardaki aşırı bozulmanınasıl sebebi ahlaki yozlaşmadır. Kitaptan alıntılarla görelim:
Yeni şehircilik anlayışı Türk toplumunu ahlaki değerlerin dışına itti; rüşveti, her türlü suiistimali en ücra köşelere kadar götürdü. Birine 2 kat yapı hakkı verirken diğerine 8, ötekine 10 kat vermek, insanları şeytanla kol kola girmeye itti. Dev binalar, herhangi bir emeğin karşılığı olmayan bir kazanç yolu üretiyor. Bu hırs insanların ahlakını bozuyor. Bu defa insanlar açıktan kazanç elde etmek için şehirleri tahrip ediyor.
Bu ahlak yozlaşması toplumun bütün kesimlerini içine alır. İlerici,
devrimci, batıcı ya da dindar, milliyetçi, muhafazakar, İslamcı fark
etmeksizin konu rant olduğunda her kesim bir araya geliyor. “Kamu yararı”, “çevre hakkı” ya da “kul hakkı” kavramları
önemini yitiriyor. Büyük karlar başarının ölçüsü olduğunda günahlar,
ayıplar, kusurlar hafifliyor, kanıksanıyor. Ekonomi büyüdükçe rantçılık
da büyüyor.
KÜLTÜR FUKARALIĞI
Sonunda geldiğimiz nokta: Dar sokaklarda otoparksız yüksek apartmanlar,
bahçesiz yapılar, ışık ve havadan mahrum semtler, artan trafik,
gürültü… Aile içi ilişkilerimiz, ruh sağlığımız, yaşama düzenimiz;
ikametgahlarımız, sokaklarımız, işyerlerimiz, cadde ve bulvarlarımız,
yollarımız olumsuz etkileniyor. Türkiye madden daha zenginleşse de manen
yoksullaşıyor.
Yazar bu imar fecaatinin sebeplerinden biri üzerinde durur:
İstanbul gibi kültür üretebilen gelenekli Türkiye şehirlerinden uzak yerleşim yerlerinde lise ve üniversite tahsilini tamamlayan ya da İstanbul’da tahsil görüp İstanbul’a sadece bakmakla kalan, ama görmeyen; dolayısıyla zihnen taşralı kalmış kesimlerin kültür fukaralığı ve o müktesebatla meclis üyeliklerini, başkanlık makamlarını işgal edenlerin icraatı, şehirciliğin vizyonu açısından tehlikelidir.
Bir yanıt bırakın