Yahudi zulmünün arka planını Mehmet Demirci araştırdı, yazdı… Yazar Samiha Ayverdi, Yahudilerin Batı dünyasındaki etkilerini kaleme aldığı Türk Tarihinde Osmanlı Asırları eserinde şöyle anlattı: Yahudilik, Rönesans ve Reformdan beri, Avrupa’nın, Amerika’nın, hatta bütün dünyanın siyasi, iktisadi ve içtimai kaderini elinde tutan gizli kuvvettir, dense aşırı bir hüküm sayılmaz. Bunlar Batı medeniyetinin felsefi, içtimai, iktisadi ve siyasi haritasının kaderini; devlet adamı, ilim adamı, yazar, gazeteci ve san’atkar isimleri altında geçmiş asırlarda olduğu gibi, halen de idare etmektedir.
Türk Tarihinde Osmanlı Asırları kitabında Samiha Ayverdi Yahudilerin Batı dünyasındaki etkilerini şöyle anlatır: Yahudilik, Rönesans ve Reformdan beri, Avrupa’nın, Amerika’nın, hatta bütün dünyanın siyasi, iktisadi ve içtimai kaderini elinde tutan gizli kuvvettir, dense aşırı bir hüküm sayılmaz. Fransız inkılabında Fransa kanalı ile dünyaya teklif edilen değerler, milli ve beşeri bir zorlayıştan ziyade, dünya çapında gerçekleşmesi yoluna gidilen Tevrat planının, üstü kapalı zaferi idi.
FRANSIZ DEVRİMİ
Bu inkılap, Fransa’nın da beşeriyetin de bir çöküntü ve ruh sefaleti ile yıkılışı demekti. Nerede ki kendi değerlerine düşman kesilip kendi kendini yıkan bir cemiyet vardı, orada bir Yahudi pençesi bulmak bir gerçekti. Kana bulanan Fransa’da da buydu. Yahudi, binlerce yıllık taktiğini ustaca kullanarak bu har vurulup harman savrulan siyasi, iktisadi ve içtimai değerlerin içine derinlemesine dalmış ve her birini alttan alta avucu içine almıştı. Batı devletlerinin idaresine sızmış olan Yahudi veya Musevi karakteri taşıyan masonik unsurlar, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan tabiiyeti altına girmiş jüdacı veya jüdaizmin koruyucusu ve dayanağı olan birer icra organıdır. Bunlar Batı medeniyetinin felsefi, içtimai, iktisadi ve siyasi haritasının kaderini; devlet adamı, ilim adamı, yazar, gazeteci ve san’atkar isimleri altında geçmiş asırlarda olduğu gibi, halen de idare etmektedir. Kronolojik ve tarihi seyirleri adım adım takip edilince, bütün dünyaya kol atmış ve kök salmış bu organize teşkilatın ipuçlarını yakalamak, çalışma metotlarını ve gayelerini öğrenmek, o kadar güç olmaz. Fakat bu teşkilatı da, dünyayı da idare eden tek masonun kim olduğunu bilmek güç, hatta imkansızdır. Fransa’nın Grand Orient farmason cemiyeti, hükümetin farmason localarına mensup kimselerin eline geçmesini başardığından, devlet ile kilisenin ayrılması için hazırlanan kanun gereğince, Katolik kilisesinin reisi olan papalık makamı ile münasebet kesilerek, Fransa’daki kiliselerin ve hayır müesseselerinin vakıf olan mal ve iratları yağma ve müsadere edilmiştir.
AVRUPA DEVLETLERİNDE DURUM
Portekiz kral hanedanı aleyhine tertip olunan ayaklanma ve ihtilal de, yine aynı teşkilatın eseridir. Çünkü masonik kararlar arasında asaletin, an’aneye dayanan yerleşmiş nizamların sembolü ve bir nevi bekçisi diyebileceğimiz hükümdarlık kurumları, nerede olursa olsun, behemahal bertaraf edilmesi gereken otoritelerdir. İspanyollar da aynı baskı altında krallarını başlarından atıp cumhuriyet ilan ettilerse de, içtimai rüşte ve kemale vasıl olmamış cemiyetlerin, hükümet şekli ne olursa olsun bedbahtlıktan kurtulamadığını görerek, krallarını tekrar tahta davet ettiler. Bilinçli toplumlarda, mesela Almanya ve İngiltere gibi meşruti saltanat ile idare edilen, fikri ve içtimai seviyesi üstün memleketlerde siyonizmin nüfuz sahaları fazla genişleyememiştir. Avusturya’nın milli bünyesi de, Yahudileri ile masonlarının şiddetli hücumlarını kısmen bertaraf etti. Belçika’da aynı teşkilata karşı beliren reaksiyon, Katolik Terakkiperver Partisini meydana getirdi. Fransa’da siyasi hakimiyet hemen tamamiyle Yahudiler ile masonların elinde olmasına rağmen, maşeri vicdan, burada da zaman zaman direniş göstermektedir.
Bir yanıt bırakın