Yarın bayram, okuyucularımınbayramını şimdiden tebrikediyorum.
Bayramlar, her seviyeden insanımızın heyecanla iştirak ettiği kutsal günlerimizdir. Aynı duyguları paylaşmak, aynı sevinci birlikte duyabilmek, toplum hayatı için önemli bir olaydır. Bu halleriyle dini bayramlar, aynı zamanda milli birliğimizin birer yapı taşıdırlar. O bakımdan bayramları yaşatmak, geleneğin canlı olarak devam etmesini sağlamak, her birimiz için hem dini hem de milli bir görevdir.
Ramazan boyunca Allah’ın emrine uyarak ve O’nun hoşnutluğu için gündüzleri yiyip içmekten, alışık olduğumuz bir takım adetlerimizden, bazı zevklerimizden mahrum kaldık. Oruç ayını başarıyla tamamladık. Ramazana mahsus kulluk görevlerimizi imkan nisbetinde yerine getirmeye çalıştık.
Görevini yapmış kişilerin huzuruyla bayram etmek, sevinç ve mutluluk duymak da hakkımızdır.
Zaten Ramazan içinde çoğumuz mali bir ibadet olan zekatlarımızı verdik. Aile reisleri, bütün aile fertleri için fitrelerini verdiler. Bunlar mecbur olduğumuz dini görevlerimizdir.
Bunun dışında her seviyeden insanın yapabileceği yardımlar vardır. Bu yardımları, karşımızdakini incitmeden, kişiliğini yaralamadan, ince bir üslupla yapmalıyız. Peygamberimizin ifadesiyle: Sağ elimizin verdiğini sol elimiz bile bilmemelidir. Yani asla reklam etmemeli, gösterişe kaçmamalıyız. Bu yolla karşımızdaki kimseyi incitirsek, kaş yapayım derken göz çıkarmış oluruz.
BAYRAM NAMAZI
Bayram namazları ne muhteşem bir dini tezahürdür! Yediden yetmişe, en küçük köyden büyük şehre, bütün Türkiye’nin katıldığı bu büyük topluluk, bu maşeri kalabalık ne yüce bir hadisedir! Ellerinde seccadeleriyle, bayram namazı kılmak için sabahın erken saatlerinde, soğuğa sıcağa aldırmadan cami avlularını, sokakları ve caddeleri dolduran bu kadar insanı kim ve hangi güç harekete geçiriyor dersiniz? İnançları değil midir bu insanları bir araya getiren? Her geçen yıl daha da büyüyen bu görünüş ne kadar sevindiricidir. Şükrediyor ve Rabbim, birlik ve beraberliğimiz hiç bozulmasın, daima güçlensin diye dua ediyoruz.
HER GÜN BAYRAM OLSA
Doğduğum küçük dağ köyünden 9 yaşında ayrıldım. Oradaki bir bayram gününü unutamam. Bütün köylü uygun bir yerde toplanmıştı. Yer sofraları kuruldu. Her aile hazırladığı en güzel yemekleri getirmişti. O zamanlar kaçgöç yoktu. Kadın erkek, çoluk çocuk hep birlikte neşe ve huzur içinde bayram yemeği yendi. Yüzlerde sadece mutluluk ve sevinç vardı.
Konuyla ilgili bir fıkra ile bitirelim:
Nasreddin Hoca bir gün yabancı bir memlekete gitmiş. Bakmış ki, bütün halk yiyip içmekte, eğlenmekte. Hocayı da davet ederek bir şeyler ikram etmişler. Hoca doyduktan sonra şöyle söylemiş: “Tuhaf şey! Bu ne güzel yer böyle?” Bu sözü duyan adamın birisi cevap vermiş:
“Efendi, sen farkında değil misin? Bugün bayramdır. Herkes evindehazırladığı bir şeyler getirir, biz deburada hep birlikte yer, içeriz.”
Hoca bunun üzerine o meşhur sözünüsöylemiş: “Keşke her gün bayramolsaydı!”
Bir yanıt bırakın