DUÂ, EVRÂD, AHZÂB
İstanbul Bağcılar semti genç bir belediye ve belde. Bakırköy Belediyesi´ne bağlı bir yerleşim birimi iken Kirazlı, Güneşli ve Mahmutbey semtleri birleştirilerek 1992 yılında müstakil belediye ve ilçe haline getirilmiş. Bağcılar, İstanbul´un hızla gelişen bir ilçesidir. 2011 sayımına göre nüfusu 746.650´dir. Büyük kuruluşları vardır. Türkiye ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Tekstil ve ayakkabı sektörünün yanında, basın ve medya sektörünün büyük bir kısmı bu ilçede faaliyet göstermektedir.
Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, Giresun Bulancak’lı Endüstri Mühendisi. 6 yıldır bu görevde. Genç, dinamik, çalışkan, halkın sevgisini kazanmış bir belediye başkanı. Sadece maddi kalkınmaya değil, kültür konularına da önem veriyor. Değerli kitaplar yayınlamış. Uluslararası sempozyumlar düzenliyor.
1-2 Haziran 2013’te düzenlenen Uluslararası Gümüşhanevi Sempozyumu onlardan biri. “Doğumunun 200. yılı hâtırasına İlim ve irşadla geçen bir ömür” sloganıyla yola çıkılmış. Prof. Dr. İrfan Gündüz’ün başkanlığındaki danışma kurulu, iyi bir katılımcı listesi belirlemiş.
Ahmed Ziyâeddin Gümnüşhânevî (1813-1893) 19. ve 20. asır Türkiye’sinde çalışmaları, fikirleri, eserleri ve bilhassa öğrencileri ile; ilim, irfan, siyaset ve ekonomi hayatında etkili olmuş önemli bir şahsiyettir. Sempozyumda onun çeşitli yönleri anlatıldı. Dergâhının kapısında şu anlamlı beyit yazılıdır:
Nakşibendî Dergâhıdır bu makām-ı dil-küşâ
İşte meydân-ı muhabbet gel azîzim merhaba!
Bir tebliğle sempozyuma ben de iştirak ettim. Aksaksız yürüyen profesyonelce bir organizasyon ve ağırlama gördük. Sempozyum oldukça kaliteli ve muhtevalı geçti. İki gün boyunca salon doluydu. Sunduğum tebliğin bir özeti aşağıdadır:
- ZİYÂEDDİN GÜMÜŞHÂNEVÎ’NİN MECMÛATÜ’L-AHZÂB’I HAKKINDA
Hizb çoğulu “ahzâb”, terim mânâsı şöyle: Maddî-mânevî birtakım maksatların gerçekleşmesi için okunan duâların genel adı. Hizb’e yakın ama daha geniş bir anlam taşıyan söz, “vird”, çoğulu ise “evrâd”dır.
Hizb belli şartlar ve kurallar dâhilinde maksada ulaşıncaya kadar okunur, evrâd ise devamlı okunan bir duâdır.
Hizbler, ilk olarak tarîkatların ortaya çıktığı VI./XII. yüzyılda tertip edilmeye başlanmıştır. Önceki dönemlere ait dua ve virdler de vardır.
Hizbler Arapça kısa ve seçilmiş cümlelerden oluşur. Edebî değeri yüksek, hikmetli metinlerdir. Bu durum hizbin okunmasını, ezberlenmesini ve dinlenmesini kolaylaştırır. Hizblerde esmâ-i hüsnâya, Allah’ı öven, duâ cümlelerine geniş yer verilir.
Evrâd ve ahzâbtan maksat, Cenâb-ı Hakk’a duâ ve niyazdır. Duâ, küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz demektir. Duâ Allah’ın yüceliği karşısında kulun aczini itiraf etmesi, sevgi ve tevazu duyguları içinde lutuf ve yardım dilemesidir.
Hizbler, sırf Allah’a yaklaşmak için okunur. Hizbin insanı olgunlaştıran, ahlâkı güzelleştiren bir niteliği vardır. Allah’ın güzel isimlerini tekrar tekrar okumaktan maksat o sözlerdeki ilâhî niteliklerden pay almak ve k O’nun rızâsını kazanmaktır.
Yolculuk gibi sıkıntılı zamanlarda, hattâ ölüm yatağında dahi günlük evrâdı terketmemeye özen gösteren sûfîler vardır. Onlar feyzin gelmesini bu duâlara bağlamışlar, “Virdi olmayanın vâridi olmaz” demişlerdir.
Bu meyanda, beden veya ruh hastasının şifâ bulması, borçlunun borcunu ödeme gücüne kavuşması, sıkıntının, âfet ve musîbetlerin defedilmesi, düşman şerrinden emin olunması, yol güvenliği, zorlukların aşılması, zenginlik, zihin açıklığı, zorbaların kahredilmesi gibi çok çeşitli maksatlarla düzenlenmiş hizbler mevcuttur.
Hizbin her kelimesinin, harfinin ve okuma adedinin gizli bir tesiri vardır. Hizb okurken bunlar göz önünde tutulmazsa istenen fayda hâsıl olmaz.
Bâzan virdden önce Âyetü’l-kürsî ile Fâtiha, İhlâs, Felak, Nâs gibi sûreler okunur. “sübhânellah, elhamdülillah” gibi ifâdelerle başlayan tesbih veya duâlar tekrarlanır. Böylece insan psikolojik olarak duâ ve yakarışlara hazırlanır. Bütün dikkatini okuduğu evrâda ve anlamına vererek tasavvufî hal ve duyguların atmosferine girer.
MEŞHUR HİZBLER VE VİRDLER
Şâzelî’nin Hizbü’1-bahr’i meşhurdur. Allah’tan gelen bir ilhamla yazıldığına ve ism-i a’zamı ihtiva ettiğine inanılır. Özellikle denizde güvenle yolculuk yapmak için okunur. Bu hizbin okunması hâlinde en tehlikeli fırtınaların bile sakinleştiği kabul edilir.
Şeyyid Yahyâ-yı Şirvâni’nin evrâdı tarîkatlar arasında çok meşhurdur. “Yâ Settâr” diye başladığı için Virdü’s-settâr adıyla anılan metin çokça şerhedilmiştir.
Delâilü’l-Hayrat, Şazeliyye’nin Cezûliyye kolunun kurucusu Şeyh Cezûlî’nin hazırladığı bir metindir. Sadece Şazeliler değil, başkaları da düzenli olarak okudular. Bunu okuyanların Hz. peygamber’in şefaatine nâil olacakları, günahlarının affedileceği, kötü huyları terk edip iyi huylar edinecekleri, maddi ve dünyevî işlerinin düzeleceğine inanılır.
MÂNEVÎ ÂLEMİN ŞİFRELERİ
Evrâd mürşidin izin ve icâzetiyle okunur. İzinsiz okumak mümkünse de yeteri kadar faydalı değildir. Evrâd okumak için uygun zamanlar seçilmeli, maddî-manevî temizlik yapıldıktan sonra kıbleye yönelerek ve bir yere dayanmadan okunmalıdır. Okunan metinlerin mânâsına nüfuz edilmeli, yavaş okunmalı ve okuma hatası yapmamaya özen gösterilmelidir. İhlâs ve inançla okunan duâlara Allah’ın icâbet edeceği umulmalı, duâların kabulünün ihlâsa bağlı olduğu bilinmelidir (Bk. DİA, “hizb” ve “evrad” maddeleri).
Evrâd, ezkâr ve ahzâbı gaybın, ilahi ve mânevî alemin şifreleri gibi kabul etmek mümkündür. Usulüne riayet ederek ve ihlâsla okunduğu takdirde, arzu edilen neticeye ulaşılmaması için bir sebep yoktur. Tabii ki burada birinci maksat özellikle mânevî feyz, bereket ve ahlâkî kemâli talep etmek olmalıdır. Tomâr-ı Turuk-ı Aliye yazarı Sadık Vicdânî (1866-1939) şöyle der:
“Bütün tarîkatlerin evrâdında istisnâsız o kadar tatlı bir zevk vardır ki, insanın okumakla bu zevke doyası gelmez. Kanaatimce Kur’an ve Hadisten sonra, maddi ve mânevî yönden faydalanmak ve bunlara kanmak ümidi ile okunacak şey, Delâilü’l-hayrat ve ve tarîkatlere ait diğer evrâddır.”
MECMÛATÜ’L-AHZÂB
Bu sempozyum için asıl konumuz Ahmed Ziyâeddin Gümnüşhânevî’nin (1813-1893) tertip ettiği Mecmâtü’l-Ahzâb hakkında bilgi sunmaktır. Kitap, kendi türünde önemli bir eserdir. Bildiğim kadarıyla bu çapta başka bir benzeri de yoktur. İslâmın ilk dönemlerinden itibaren Hak dostlarının tertib ettiği duâ ve evrâd metinleri, bütün tarîkatlerin evrâd ve ahzâbı bir araya getirilmiştir. Bunu düşünmek ve ifa etmek önemli bir projedir. Bugünün baskı tekniğinin çok gerisinde olan bir devirde bunu yapmak ayrı bir azim ve başarı göstergesidir.
Üç ciltlik 2000 sayfaya yakın Mecmâtü’l-Ahzâb taş basması olarak 1298/1891’de basıldı. Bazı tashihlerle ikinci defa tıpkıbasım şeklinde 1311/1893’de tekrar tab edildi. Son olarak, tashihli nüshanın bir tıpkı basımı 1981’de yapıldı.
OSMAN SALÂHADDİN DEDE
Her cildin sonunda Osman Selâhaddin Dede’nin bir takrîzi yer alır. Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Osman Selâhaddin Dede (ö.1304/1887) 1868-1878 arasında on yıl Meclis-i Meşâyih reisliği yaptı. Meclis-i Meşâyıh Tanzimattan sonra tekke ve tarîkatlerin aksayan yönlerini düzeltmek, onlara bir nizam vermek için kuruldu. O günkü ileri gelen tarîkat şeyhlerinden oluşan bu kurulun ilk başkanı Osman Salâhaddin Dede’dir. Onun zamanında Yenikapı Mevlevihanesi, devrin padişahları, ileri gelen devlet adamları, âlim ve âriflerinin toplanma yeri hâline geldi. Bütün bu vasıfları onun Meclisi-i Meşâyıh reisi seçilmesine yol açmış olmalıdır.
Mecmûatül’l-Ahzâb’da yer alan takrîzi bu sıfatı dolayısıyla yazdığı düşünülebilir. Arapça olan takriz şu cümlelerle biter:
“Bu hiziblerde sayısız hassa ve fazîletler var. Herhangi bir evde bu kitaptan bir nüsha bulunursa, o ev ve sâkinleri âfet ve belâlardan korunmuş olur. Ben böyle düşünüyor, tahsin ve teberrük sadedinde imzâmı koyuyorum. 7 Şa’ban gecesi 1289.”
Mecmûatü’l-Ahazab’da ilk devirlerden îtibâren, ulaşılabilen bütün evrâd ve ahzâb yer alır. Ancak birinci ciltte Şazeli, ikincide Nakşıbendî, üçüncü cilte ise Muhyiddin İbn’ül Arabî’ye ait evrâd ve ahzâb geniş yer tutmaktadır. İkinci cilde Evrâd-ı Kebîr-i Mevleviyye ve Hızb-i Sağîr-i Mevleviyye başlıklı vird ve hizb yer alır.
NASIL YAZILDI?
Gümnüşhânevî cild başlarında bütün bu evrâd ve ahzâbı nasıl bir araya getirdiğini açıklar. Bunlardan bazıları her tarîkatin ilk ve en muteber kaynaklarından alındı. Bir kısmı şerhlerden derlendi. Bir bölümü de mürettib ve müelliflerin evlâd ve ahfâdından temin edildi, bâzısı kütüphânelerdeki yazma metinlerden istinsah edildi. Pirlerden tevatüren nakledilip günümüzde icrâ edilen evrâd ise derlendikten sonra esas kaynaklardaki asıllarıyla karşılaştırılıp tashih edildi.
Gümnüşhânevî, evrâd ve ahzâbın önemini şöyle dile getirir: Tarîkat mensuplarının mânevî menzillerde ilerleyebilmeleri ve iki dünya saâdeti için ahzâb ve evrâd, bir nevi dînî azık, hattâ hepsinin rûhu mesâbesindedir.
Dikkat: Hizbler asla, mü’min olan hiç kimsenin zarar görmesi veya helâk olması için okunmamalıdır. Buna rağmen mü’min bir kimseye düşmanlık olsun diye okuyan olursa, esmâyı üzerine sıçratmış olur ve zararını görür.
Ahzâb okuma âdâbı: Okuma sırasında maddi mânevî tam bir tahâret ve hâlis niyet olmalı. Okuyan kimse bütün kötülüklerden kaçınmış bulunmalıdır. (Bu demektir ki, evrâd ve ahzâb okumak sıradan bir iş değildir. Tam bir teveccüh ve konsantrasyon gereklidir. Ümid edilen vâridat ve tesir her halde o zaman hâsıl olacaktır. MD)
Bütün bu şartlara riâyet etmeksizin ve hata ve isyanla dolu olarak okunursa, zehirle şekeri bir araya getirmek kabîlinden bir sonuç doğar.
HIZBÜ’N-NASR
Mecmâtül’l-Ahzâb’ta “Havâssu Hızbi’n-Nasr” başlığı altında bazı hassalara işâret edilir: Tufan vukuunda, sultanı (devlet büyüğünü) etki altına almak, çözümü zor bir konuyu halletmek, mal kazanmak, düşmanı defetmek, mârifetullaha ermek, yolculuğa çıkmak, anlayış sahibi olmak, zalimin ölümü, işlerde başarı, mahpusu kurtarmak gibi konularda hangi tarzda kaç kere okunup yazılacağına dâir bilgi verilir. Sonraki sayfalarda bu hizbin esrârı üzerinde durulur. Bunun gam ve kederi dağıttığı, düşman elindeki mazlumu kurtarma konusunda iyi geleceği belirtilir.
Şeyh efendiden kaç defa okunacağına dair bir şey nakledilmemişse; hizbin her yerde her zaman okunabileceği, ancak tam bir îkan ve ihlâsla okunması ve üçten az okunmaması gerektiği söylenir.
NELER İSTEMELİ?
Hak Taâlâ “Üd’ûnî estecib leküm” (Bana duâ edin, benden isteyin, duânızı kabul edeyim, isteğiniz yerine getireyim- Mü’min, 40/60) buyurur. Buna göre isteklerimize, duâ ve niyazlarımıza mukābelede bulunması tabiidir. O’nun dostları, O’ndan neyin nasıl isteneceğinin âdâbını, üslubunu iyi bilirler. Onlar, buna göre evrâd ve ahzâb tertip etmişlerdir.
Yazılanlara bakılırsa bu hizblerin neredeyse her derde deva oldukları görülür. Ortalama insan bu konuda tereddüte düşebilir. Mâdem öyle, bütün işlerlimizi çeşitli hizbler okuyarak hallediverelim, denebilir. Bir başkası bunun sûiistimal ve tembellik olduğunu söyleyebilir. Hepsini bir parça haklı görmek mümkündür.
İşin doğrusu şu olmalıdır. Bütün hizb, vird, zikir ve duâlardan asıl maksat, Hak yakınlığına ermek, O’na yaklaşmak, O’nunla iletişim kurmak; böylece mânevî kemâle ermektir. Evrâd ve ahzâbın akıcı, secili, zengin manalı, tılsımlı sözleri bunu sağlayan vasıtaların başında gelir.
İnsanoğlu zayıf yaratılışlıdır. Maddî ve dünyevî gāyeler için de hizbler okumaya yatkındır. İyi niyetle, daha çok başkaları veya toplum menfaati için olmak üzere bu da mümkündür. Burada sonuç almak için tam bir ihlâs ve samimiyetin ve yukarıda zikredilen âdâb ve usule uymanın şart olduğu bilinmelidir. Gene bilinmelidir ki tasavvufun amacı zayıf yaradılışı aşmak, kâmil insan olmaya çalışmaktır.
- PEYGAMBER’İN DUÂSI
Şahsî sıkıntılarımız ve isteklerimiz için hizbler okunabilir mi? Olabilir, ama bu konuda şu târihî örneği, Allah Resûlü’nün (as) şu unutulmaz tavrını hatırlatmakta fayda var:
Asr-ı saâdette epilepsi yani sar’a hastası bir kadın vardır. Bir gün Peygamberimizden ricâda bulunur, Ya Resûlellah duâ etseniz de bu hastalığım geçse, der. Resûl-i Ekrem’in cevâbı:
-Olabilir, bu konuda duâ ederim; ancak buna sabredersen daha iyi olur. Kadın:
-Sabrederim, fakat sara nöbeti sırasında üstüm başım açılıyor, sonra bu bana üzüntü veriyor, deyince Peygamberimiz bu yönde duâ buyururlar ve nöbet sırasında kadın daha sâkin olur ve artık üstü başı açılmaz. (Müslim, birr, 54)
Mecmâtü’l-Ahzâb gibi değerli bir mânevîyat hazinesini bizlere miras bırakan, Hak dostu Ahmed Ziyâeddin Gümnüşhânevî’ye rahmet dileklerimle.
Bir yanıt bırakın