Zikir, sözlükte anmak, hatırlamak, unutmamak gibi anlamlar taşır.
Tasavvuf terimi olarak sesli veya sessiz, toplu veya tek başına Allah’ın isimlerini, kelime-i tevhidi tekrar etmek demektir. Amaç Allah’ı anmak, o düşünce içinde derinleşip yoğunlaşarak O’na yakınlık hissini duymaya çalışmaktır.
Kültürümüz tahminlerin ötesinde din ve tasavvufla iç içedir. Bunun canlı örneğini bilhassa gündelik hayatta sıkça kullandığımız kelime ve tabirlerde görürüz.
Aşağıdaki metin bunu açıkça ortaya koymaktadır. Bana bir dostum gönderdi.
Kimin düzenlediğini bilmiyorum. İnternette bir isim (İdris Ak) yer alıyorsa da netlik yok. Her kim yazdıysa Allah razı olsun.
Doğrusu usta işi bir metin. Buyurun:
★★★
“Hu Hu!” diye seslenirdik komşumuza…
“Eyvallah” dilimizin pelesengi idi…
“Hay”dan gelip “Hu”ya giderdik…
“Hay Hay Efendim!” diye kabul ederdik teklifleri…
“Allah Allah Allah Allah!..” diyerek şehadete koşardık Tuna boylarında…
“Allah Allah”, “Sübhanallah”, “Allahu ekber” idi hayretlerimiz, şimdilerdeki gibi “Vaaaauuv” diye ya da “ohaa” diye gayrimüslim kırması çığlıklar atmazdık…
“Tövbe estağfurullah”, “Fesübhanallah” zikri anlatırdı kızgınlığımızı…
“Aman Allahım” derdik “oh my god” girmeden dilimize…
“Salavat” anlatırdı bazen yanlış bir iş yapıldığını…
“Neuzubillah” çekmek idi istemediğimiz bir şey görünce zikrimiz…
“Bismillah” ile başlarlardı her hayrın başı…
“Hay Allah” iyiliğimizi vermeye devam ederdi…
“Allah Allah İllallah! Muhammedün Resulullah!” sonrası derdik alkışlarla (güreşçi) yiğitlere “Maşallah!..” “Ya sabır!.” öfkemizin ilacı idi…
“Hasbünallahü ve ni’melvekil!” diyerek Allah’ı “vekil” ederdik çaresiz kalınca…
“Ya Şafi” dokunurdu yaramıza merhemden evvel…
“İnna lillah” ayeti teselli ederdi geride kalanları…
“Hakk’a yürürdük” eskiden, ölmezdik biz…
“Bu da geçer ya hu!”, “Vazgeç ya hu!”, “Hoş gör ya hu!” hatları süslerdi tekke ve zaviyelerin, iş yerlerimizin duvarlarını, psikiyatrik ilaçlarlar dünyamıza girmeden…
“Velhasılı kelam Azizim!” eskiden yaşarken zikrederdik, şimdi zikrederken bile o hali yaşamıyoruz…
O güzel hallerimize tekrar dönmemiz ve yaşamamız dileğiyle: “Huuuu…”
97. YILI KUTLUYORUZ
Bugün Cumhuriyetimizin 97. yılı, kutlu olsun. Türkler tarihin en kadim milletlerinden biridir. Hunlar ve Göktürkler eski Türk devletleridir. Milletimiz İslam’la şereflendikten sonra Karahanlı, Gazneli, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu devletleri ve Osmanlı İmparatorluğu’nu kurdu. Osmanlı’nın enkazından 1923’te Türkiye Cumhuriyeti doğdu. Bu devletlerin ve rejimlerin isimleri değişse de kurucu unsur olan millet aynıdır, Türk milletidir. İnsan malzemesi, kültür birikimi yaşamaya devam eder.
Tanzimattan beri sürüp gelen Batılılaşma çabaları Cumhuriyet’le birlikte doruk noktasına ulaştı. Bu süreçte Batılı değerlerle tanıştık. Bu durum önceleri sarsıntı ve kırılmalara yol açtıysa da zamanla yeni bir sentez oluştu. Bu toprakların, kökü eskilere dayanan derin vicdanı varlığını sürdürüyor. Cumhuriyet vatandaşları olarak, gelenekten süzülüp gelen hikmet ve irfanımızı çağın modern verimleriyle kaynaştırarak hep ileriye bakacağız.
Bir yanıt bırakın