Ercan Alkan genç ve çalışkan tasavvuf akademisyenlerinden biridir. “Felsefe ile Tasavvuf Arasında İbnü’l-Arabi” adlı bir kitabı çıktığını duyunca heyecanlandım ve hemen aldım (Pinhan yayını, 2021) Önce kendi telifi sanmıştım, kitap elime geçince Franz Rosenthal’den (1914-2003) çeviri olduğunu gördüm.
İbn Arabi (1165-1240) tasavvuf düşüncesinin zirve şahsiyetlerinden biridir. Vahdet-i vücud görüşünün temsilcisi olarak bilinir. En hacimli eseri Fütuhat-ı Mekkiyye Ekrem Demirli tarafından Türkçe’ye çevrildi ve 18 cilt halinde basıldı. Onun Fususu’l-Hıkem adlı kitabının da dilimizde çeşitli çeviri ve şerhleri bulunmaktadır.
İbn Arabi’nin düşüncesi ile tasavvuf araştırmacıları ve İslam felsefecileri ilgilenmiştir. Onun felsefi yönü hakkındaki görüşler benim de merakımı çekmiştir. Ercan Alkan’ın “Sunuş”undan anladığıma göre; Rosenthal “İbnü’l-Arabi’nin sufi nitelemesinin dışına taşan bir kimliğe sahip olduğu ve kapsamı belirgin kavramlar haline gelmiş olan tasavvufun sınırlarını aşmaya çalıştığı düşüncesindedir.
KEŞİF VE AKIL BİLGİSİ
Kitaptan altını çizdiğim birkaç görüş aktarıyorum. İbn Arabi’ye göre akıl Tanrı’dan insanoğluna verilen bir araçtır ve daima kullanılmalıdır. Ancak keşfin akıl üzerine kesin bir üstünlüğü vardır. (Keşif, doğrudan doğruya Allah’tan kulun kalbine doğan bilgi; madde ve duyular âlemi ötesine, gayb âlemine âit hususlara vâkıf olma, his ve akılla idrak edilemeyen hususları kalp gözüyle görme anlamına gelir.) İbn Arabi çağdaşı olan filozofları eleştirir fakat onları aşağılamaz.
Rosenthal’in makalesi şu ifade ile son bulur: İbn Arabi ” hem açık fikirli, hem hoşgörüsüz, hem özgürlükçü hem tutucu, hem aşırı derecede bilgili hem pek az odaklanmış, hem son derce özgün hem bütünüyle geleneksel, hem düşünür hem düşünmenin ötesinde, kısaca hem filozof, hem de bir sufi olarak tanımla”nabilir.
BATIDA BİR İBN ARABİ UZMANI
İkinci kitabımız Claude Addas’ın (d. ) “İbn Arabi: Dönüşü Olmayan Yolculuk” adlı eseridir (Çeviren, Atila Ataman, Nefes yayını, 2015). C. Addas müslüman bir Fransız olup, İbn Arabi’yi ve tasavvufu iyi bilir. Doktora tezi “İbn Arabi Kibrit-i Ahmer’in Peşinde ” adıyla Türkçe’ye çevrildi.
C. Addas Hanım “Dönüşü Olmayan Yolculuk” kitabında İbn Arabi’nin hayatını, kronolojik olarak kitaplarını ve görüşlerini incelemektedir. Bilimsellik ve tasavvufa inanmışlık, kitabın iki önemli özelliğidir.
Claude Addas’a göre İbn Arabi tam olarak Peygamber Efendimizin takipçisidir, “Sünnet” vurgusu onun tasavvuf anlayışının merkezinde yer alır. Ayrıca “İbn Arabi bir filozof değildir. Yunan ya da Arap felsefesi hakkındaki bilgisi, göründüğü kadarıyla devrindeki herhangi eğitimli bir kişinin, mesela Gazzali okuması vasıtasıyla edineceğinden daha ileri geçmez.”
Kitaptan şunu da öğreniyoruz: İbn Arabi düşüncesinin başta gelen varisi ve yayıcısı ve onun manevi evladı Sadreddin Konevi, İbn Arabi’nin aksine, İbn Sina felsefesinin ve kelam tartışmalarının tesiri altında biçimlenmiş bir dili bilinçli olarak benimsemiştir.
Bir yanıt bırakın