Sözlükte “yükselme; yükseltme” anlamlarındaki bir kökten türeyen minber kelimesi “kademe kademe yükselerek çıkılan yer” demektir. Genelde camilerde hatibin hutbe okurken daha iyi görülmek ve sesini daha iyi duyurmak üzere çıktığı basamaklı mimari unsuruna minber denir.
Medine’deki ilk mescidde, önceleri cemaat az idi. Peygamber Efendimiz hutbe okuduğu zaman ayağa kalkar ve bazen uzun süre ayakta dururdu. Bu durumun onu yorduğu görüldü. Bir hurma kütüğü getirilip ucu gömülerek dikildi. Peygamberimiz uzun konuştuğu zamanlarda sırtını bu hurma kütüğüne dayardı. Zaman içinde cemaat çoğaldı, geride kalanlar kendisini görmekte ve işitmekte zorlanır oldu. Oysa hitabette, hatiple dinleyenlerin göz teması ve konuşmacının yüzünün görülmesi çok önemlidir. Sadece sesin duyulması kafi değildir. Konuşanın yüz ifadesi, jest ve mimikleri anlatıma güç katar.
İşte bu ihtiyaçlara binaen, hicretin 8. senesinde üç basamaklı bir minber yapıldı. Ensardan bir kadının marangoz olan kölesine yaptırılmıştı. Peygamberimiz bu minberin üçüncü basamağında durarak hutbelerini okurdu. Hz. Ebu Bekir halife olunca, edeben üçüncüde değil de ikinci basamakta okudu. Hz. Ömer birinci basamakta durmayı tercih etti. Halife Osman ise tekrar üçüncü basamağa çıktı. Çünkü başka çare yoktu. Bu basamaklar konusunun elbette bir kuralı yoktur. Ama riayet edilen edep tavrı dikkati çeker.
MİNBER ESTETİĞİ
Cami mimarisi İslam sanatının pek çok unsurunu içinde barındırır. “Allah güzeldir güzelliği sever” hadisi Müslüman sanatkarlar için bir hareket noktası olmuştur. Tarih boyunca camilerdeki minberler, ahşap ve mermer işçiliğinin müstesna örnekleri olmuştur.
Günümüze ulaşan en eski minberlerden biri Mısır’da el-Halil’deki Mescid-i İbrahim’de bulunan ceviz ağacından 1091’de yapılmış minberdir. İran’da bugüne gelen az sayıdaki minberin en eskisi 1053 tarihli Şüşter Camii minberidir. Hindistan’da yapılan minberlerin hemen hepsi taştan olup çok zengin biçimde süslenmiştir. Anadolu Selçukluları’ndan kalan ve tamamı ahşap olan minberlerin en eskisi Konya Alaeddin Camii minberidir. 1155 yılında tamamlanan minber kündekari tekniğiyle imal edilmiştir.
OSMANLI MİNBERLERİ
Osmanlı devrinde cami ile bütünlük içinde ele alınan minberlerde mermer ve taş malzemenin daha çok kullanıldığı görülmektedir. XIX. yüzyılın Türk ampir üslubunda iyon ve korint başlıklarla birlikte antik süsleme elemanları görülmektedir. Tophane Nusretiye, Küçük Mecidiye ve Hırka-i Şerif camilerinin taş minberleri ampir üslubunun başlıca temsilcileridir. Cihangir camisinin minberi ise bu üslubun ahşaba yansımış örneğidir. XX. yüzyılın başında yabancı kökenli üsluplara tepki olarak ortaya çıkan ve milli mimariyi tekrar canlandırmaya çalışan neo-klasik üslubunda yapılmış çeşitli minber örnekleri vardır.
Son dönem mimarlarımız klasik üslubun dışında çok farklı minber yapıları vermişlerdir. Şakirin ve Sancaklar camilerinde bunların tipik örneklerini görmek mümkün. Aydın Yüksel’in Hz. Ayşe Camisi’nde uyguladığı minber ise klasik minber tarzında değil de vaaz kürsüsüne benzer bir formdadır.
Gelecek yazımız: Ağlayan hurma kütüğü.