İsmail Kara ilahiyat ve tarih tahsili yapmış değerli bir ilim ve fikir adamımızdır. Ağırlıklı olarak son devir Türk-İslam Düşüncesi ve Tarihi üzerinde çalışmaları vardır. Bu alandaki kitapları bir hayli yekun tutar. İ. Kara iyi bir arşive sahiptir. İlgilendiği konularla alakalı rastladığı, haberdar olduğu ne kadar resim, karikatür ve belge varsa bunları toplamış, tasnif etmiş ve değerlendirmiştir.
İsmail Kara bu defa muhteşem bir çalışmaya imza attı. Toplam 1183 sayfa, üç ciltlik Resimli Cumhuriyet Din Kitabı’nı çıkardı (Dergah yayını, Aralık, 2023). Ansiklopedi boyunda ve kuşe kağıda basılmış eserin her sayfası üzerinde titizlikle çalışıldığı görülür. Konuların gerektirdiği tarihi görsellerle zenginleştirilmiş kitaba, şimdiye kadar yazdıklarının bir hülasası gözüyle de bakılabilir.
İ. Kara netameli konularda Cumhuriyet rejimiyle kavga etmek yerine, tesbitlerini soğukkanlı bir dille yazmıştır. Zaten onun amacı bağcı dövmek değil üzüm yemektir. Kitabı dikkatle baştan sona okudum. Birçoğumuzun ezberini bozduğunu; din, laiklik, sekülerlik, modernleşme gibi konularda ne gibi çıkmazlarımız olduğunu gördüm. Bu köşede Resimli Cumhuriyet Din Kitabı’nı okurken altını çizdiğim bazı bölümleri nakledeceğim.
KİMLİĞİMİZ İSLAM
Anadolu topraklarında İslam’dan ayrı, İslam’dan bağımsız, İslam’ın dışında bir tarihimiz, bir varlık biçimimiz yok. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği niyetleri 70 yıl önce başladı. O gün bu gündür Avrupa’nın ileri gelenleri bu problemi İslam ve Müslümanlık merkezli, İslam öncelikli olarak algılıyorlar. Onlar için sözkonusu olan şey “Müslüman” yani çağdışı/hasım büyük ve genç nüfuslu bir ülkenin Avrupa Birliği’ne girişinin araştırılması, tartışılması, adeta bir belanın mümkünse uzaklaştırılmasıdır.
Bu yüzden AB kapısına gelen Türkiye ile ilgili her türlü yayın doğrudan İslamiyeti ve Müslümanlığı, bunlarla eşleştirdikleri Türkleri ve Türklüğü hatırlatan tarihi ve aktüel öğeleri ironik yahut tehditkar bir eda ile vurgulayıp çağrıştıracak unsurlarla düzenleniyor: Cami, minare, başörtüsü-çarşaf, sarık-takke-cüppe-sakal-tesbih-şalvar, kargacık burgacık Arap harfli yazılar, tarikat ayinleri, türbe yeşili, hilal- ayyıldız, sakallı ve göbekli bir erkeğin arkasında dizili dört kadın, çarşaf- kaleşinkof, sarık-kılıç, Kelime-i Tevhid bayrakları. Batılı bir zihin için Türk ile Müslüman arasında bir mesafe ve fark yok. Ne tarihen, ne fiilen.
İş buralara intikal ettiğinde Müslümanlıkla hayli mesafeli ve problemli Cumhuriyet inkılaplarının Avrupa’ya yönelen, onu benimseyen taraflarının hiçbir referans değeri, hiçbir anlamı kalmıyor.
Bizde belirleyici unsurun İslam olduğunun bir delili de şudur: Lozan mübadelesiyle Yunanistan’a gönderilenlerin bir kısmı ırk itibariyle Türktü, Türkçe konuşuyorlardı fakat Hıristiyan oldukları için Rum muamelesi gördüler, yeni Türk vatandaşı olarak burada kalamadılar. Buna karşılık Yunanistan’dan, gelenlerin önemli bir kısmı ırken Türk değildi, Türkçeleri de hayli zayıftı, bunlar da Müslüman oldukları için Türk muamelesi görerek Anadolu topraklarına gelip yerleştiler. Türkiye vatandaşı oldular. (s. 960)
(Bu yazı serisi Pazartesi, Perşembe ve Cuma günleri, 3 hafta devam edecek)