“Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle bir kaç huri / İsteyene ver sen onu bana seni gerek seni.”
Bir edebiyat kitabında Yunus Emre’nin bu beytinin sansürlendiği iddiası var. Bununla M.E. Bakanlığının bağnaz bir din anlayışına taraftar olduğu söylenmek isteniyor.
Talim Terbiye Kurulu’nun bir yetkilisine sordum. Söz konusu kitap özel bir yayınevine ait ve 4 sene önce çıkmış. O günkü Kurul üyeleri, en azından çıkarılan mısraların yerine noktalardan oluşan satırın konmasını isteyebilirdi.
Tasavvuf düşüncesinde bu beytin nasıl anlaşılması gerektiğini açıklamak istiyorum. Kur’an’da Cennet XE “Cennet” tasvirleri, altından ırmaklar akan köşkler, bağlık bahçelik yerler, her türlü isteğin anında yerine getirildiği ideal bir ortam şeklindedir.
Dinin amaçlarından biri de, dünyada insanca bir düzen sağlamaktır. Bunun için emirler ve yasaklar konmuştur. Bu emir ve yasaklara uyanlar için cennet vadedilir. Din her seviyeden insana hitap eden çok geniş bir yapıya sahiptir Buna göre, kimi Cehennemden korktuğu için, kimi Cennete kavuşmak ümidiyle bu kurallara uyar. Hangi sebeple olursa olsun, kurallara uyulması iyiyidir. Yunus bunları küçümsüyor değildir. Fakat onun kulluk anlayışı başkadır. O, daha büyük bir idealin peşindedir. Korku veya ümitle değil, doğrudan Allah’ın zatı için ve Allah sevgisiyle hareket etmektedir. İşte bu meşhur dizelerde demek istediği budur
MENFAATSİZ KULLUK
Herhangi bir dünya veya ahiret çıkarını hesaba katmaksızın, Allah’ın ibadete layık tek varlık olduğunu düşünerek, bir karşılık beklemeden O’na kulluk en iyisidir. Öteki anlayışları da değersiz görmeksizin buna yönelmek pek ala mümkündür. Böyle bir kulluk anlayışı Y. Emre gibilerin ana hedeflerinden biridir.
Bu anlayışın dini dayanakları vardır: Yunus suresi 26. ayetinde “Güzel davrananlara güzel bir karşılık, bir de fazlası vardır” buyrulur. Bursevi’ye göre ayetteki “fazlası” şöyle yorumlanabilir: “Allah’ın mü’min kullarına, Cennette kendi cemalini temaşa etmek gibi bir ihsanı olacaktır.”
Bir kudsi hadise göre iyi kullar için hazırlanan “Hiç bir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve insan aklının ulaşamıyacağı” nimet Hak cemalini müşahede olsa gerektir.
CENNET Mİ CEMAL Mİ?
Çıkarsız kulluk anlayışının öncülerinden biri de Rabia-i Adeviye XE “Râbiatü’l-Adeviye” ’dir. Şöyle der: “Cehennem korkusu veya cennet ümidiyle kulluk etseydim, ücretle iş gören sıradan bir işçi gibi olurdum.” Yunus Emre aynı inanışı şöyle dile getirmiş: “Başında aklı olan ücretle amel etmez/ Hurilere aldanmaz göz ile kaştan geçer.”
Yunus’un asıl korkusu, vasıtanın gaye haline gelmesi, Cennetin Hak’la kendisi arasına girme tehlikesidir. O takdirde Cennet XE “Cennet” bir tuzak olabilir. Hak aşıkları ise Cennetten daha ileri gidip Cemal’e kavuşmayı dilerler: “Aşık mı derim ben ona Tanrı’nın Uçmağın seve / Uçmak hod bir tuzaktır mü’minler canın tutmağa / Hakk’ın gerçek aşıkları istemezler Cennetleri / Cennetten dahi ileri gider makamın tutmağa”
Cennetten daha ileri olan Cenabı Hakk’ın cemalini müşahede etmektir.
Bir yanıt bırakın