1995’te bir süre Kazakistan’ın Türkistan (Yesi) şehrinde bulundum.
Bir gün geniş yolun ortasında siyah renkli lüks bir araba durdu. İçinden iri yarı bir genç indi. Tam bir kabadayı edasıyla bir adamcağızın üzerine yürüdü, onu bir hayli hırpaladı. Kimseden bir ses çıkmadı.
Hırçın delikanlı oranın mafya babalarındanmış.
Öfkesine yol açan kimse, galiba yavaş seyir halindeki arabasının önünden geçmiş. Manzarayı hatırladıkça hala içim yanar.
Nefsinin kölesi olan, külhanbeyi edalı bu tür kimselere zaman zaman rastlarız.
Bir örneği geçenlerde yaşandı.
Büyükçekmece’de M.Z. yolda bir aracı sıkıştırdı, yetinmedi önüne geçip fren yaparak arabasını durdurdu. Sıkıştırılan aracı kullanan dışları çıkınca, MZ ona silah çekmeye kalktı. Bu şahıs ise bir savcıydı, kimliğini gösterince, gaza basıp kaçtı. Sonunda yakalandı.
KİBİR
Kibir (büyüklenme), insanın kendini başkalarından üstün görmesidir. Evet, insan değerli bir varlıktır, ayrı bir şahsiyeti, benliği vardır. Bu şahsiyeti geliştirmesi, kendinde mevcut potansiyel güçleri faal hale getirmesi, onun varlık sebebidir.
Ama bu sırada haddini aşar, en büyük benim der, başkalarına hayat hakkı tanımazsa kibir tuzağına kapılmış olur. Kendini beğenmişliğin pençesine düşen kimse, dünyada kendinden başka hürmet ve hizmete layık insan göremez.
Kibir, gurur, şişkin ego nefsimizin en tehlikeli manevi hastalıklardır. Yolunu yordamını bulup tedavi edilmezse hep felaketlere yol açar. Bu tür kimseleri kabalaştıran nedir? Şişkin egoları, kibir ve gururlarıdır. Ne diyordu Yunus Emre:
“Nefstir eri yolda koyan, yolda kalır nefse uyan”
DOKTOR
Bağyurdu Sağlık Ocağı’nda, 70 yaşında engelli bir hasta, kapısı açık odaya girip doktoru bekler. Doktor hanım gelince adama bağırıp çağırır. Sen nasıl olur da odama girersin diye hakaret eder, onu aşağılar. Hıncını alamaz, hastayı odasından kovar.
Hekimlik zor bir eğitimi gerektirir.
Doktorun başarılı olması için mesleki bilgi yanında her şeyden önce kendi iç düzenini sağlamış olması gerekir. Kibirden gururdan arınması beklenir. Sudan bir sebeple zavallı bir yaşlıyı azarlamak, içindeki kendini beğenmişlik ve şişkin egonun bir sonucudur. Bereket hekimlerimizin çoğu böyle değildir.
MERDİVEN
Pop müziği sanatçısı Erol Evgin iyi eğitim almış bir mimardır. Skandallara karışmamış ve sevilen biridir. Son günlerde bir ifadesiyle haklı tepkilere yol açtı.
Evgin’e göre okuma yazma bilmeyen bir kimseyle, 3 üniversite bitirmiş birinin birer oy hakkı olması doğru ve adil değil.
Herkes seçebilmeli ama tahsilsizler muhtarı seçsin, biraz daha iyi eğitim alan belediye başkanını seçsin.
Bu tür kimseler sosyal statüleri sebebiyle, belki de farkına varmadan bir kibir ve gurura kapılırlar. Mevlana kibir, gurur ve şişkin egoyu merdivene benzetir.
Merdivenin en üst basamaklarında bulunan, oradan düşünce daha çok zarara uğrayacaktır
Bir yanıt bırakın