BURSA’DA ÜFTÂDE SEMPOZYUMU
18-20 Nisan tarihlerinde Bursa’da Üftade Sempozyumu yapıldı. Türk Kadınları Kültür Derneği (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi, Kerim Vakfı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ortaklaşa düzenledi.
TÜRKKAD her yıl Anadolu’da yaşamış büyük mutasavvıfların ülkemizde ve yurt dışında tanınması ve tanıtılması amacıyla, tecrübeli bir ekiple sempozyumlar düzenliyor.Bu defa Bursa’da Üftade Sempozyumu yapıldı.
Bursa şanslı bir şehrimiz. Bursa, Osmanlı`yı kuran, ona 130 yıl başkentlik yapan bir şehir. Dolayısıyla birçok tarihi esere sahip. Camiler, türbeler, tekkeler, dergâhlar, hanlar, köprüler şehri.
Ayrı bir şansı da şu: Bunların kıymetini bilen, bugünkü nesillere tanıtılmasını, canlandırılmasını sağlayacak bir ilim ve yönetim kadrosuna sâhip. Prof. Dr. Mustafa Kara’nın Bursa tasavvuf kültürüne katkısı büyük. Bu sempozyumun fikrî hazırlığında o da var.
“Bursa’da yapılan Hz. Üftâde Sempozyumuna Düşülen Târih”i o yazmış. Şöyle diyor:
Üftâde sofrası bu yâ Hû
Gönüller safâsı bu yâ Hû
Çıktı bir derviş târih dedi:
“Hazret’in sohbetine yâ Hû” 2014
Bursa’nın bir başka şansı Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe. 2004’te Osmangazi Belediye Başkanlığından beri, yerli ve milli kültürümüze dair projeleri destekleyen bir yönetici. Halkımızın verdiği temsil görevinin hakkını veriyor. Milli kültürümüz ve tarihi şahsiyetlerimize ait benzeri bilimsel çalışmalara ve yayınlara katkısı büyüktür. Vakıflar genel Müdürlüğü ile de işbirliği yapılmış, pek çok tarihi esere yeniden hayat verilmiş.
Bunlardan biri de Üftade tekke ve camisi. Uludağ’ın eteklerinde bir yamaçta. 16. yüzyıldan kalma. Aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiş. Ahşap işçiliği şahane. Bulunduğu yamaçla uyum içinde. Gözü dinlendiriyor. Bursa B. Şehir Belediyesi, çevresinde istimlak yapmış, yolları genişletmiş. Bunun için 4 milyon TL harcanmış.
ÜFTADE NE DEMEK
Bursa bağrında pek çok veliyi barındırır. Bunlardan biri de adına sempozyum düzenlenen Üftade hazretleridir. 1490-1580 yılları arasında yaşadı.
Asıl adı Mehmed Muhyiddin. “Üftade” lakabıyla anılmasının hoş bir hikayesi var. Sesi çok güzelmiş. Ulu Cami ve başka yerlerde ezan okurmuş. Bu hizmetin karşılığı olarak Evkafın verdiği birkaç akçelik maaşı kabul edince rüyasında şöyle bir uyarı alır: “Manevi derecen üftade oldu, yani düştün.”
Üftade’nin anlamı düşmüş, düşkün olmuş demektir. Bu uyarıdan sonra bir daha ezan okumaz. Geçimini ipekçilik ve düğmecilikle, elinin emeğiyle ve bir şeyler üreterek kazanmaya başlar. Ama bu kelimeyi de sever ve artık “Üftade” ismini kullanır.
Yer yer yağmurlu, güneşli bir Cuma günü önce Üftade hazretlerinin türbesi ziyaret edildi. Ulu Cami imamı olduğu söylenen bir zat nefis bir Kur’an tilavetinde bulundu, duâlar edildi. Hemen yanındaki Üftâde Câmii’nde Cuma namazı kılındı. Tarihî dokuyu ve eserleri gün yüzüne çıkarmak için restorasyon ve çevre düzenlemesi yapılmış. Vakıflar ve Belediyelere teşekkürler.
Açılış konferansını Süleyman Uludağ verdi. Yurt içi ve yurt dışından katılımcıların listesi evvelce bu sitede yayımlandı. Olmasa da olurdu, diyebileceğim bir tebliğ yoktu. Hepsi konuyu benimsemiş ve imkân nisbetinde hazırlanıp gelmişler. O bakımdan oldukça seviyeli konuşmalar dinledik. Her sempozyumda görülmeyecek kalabalık bir dinleyici kütlesi üç gün boyunca ilgisini devam ettirdi.
BÜLENT ARINÇ’IN KONUŞMASI
Açılışta Bursa milletvekili Bülent Arınç da vardı, bir konuşma yaptı. Sözlerinden bir kısmı şöyle:
“Son yıllarda çok dünyevileştiğimizi görüyorum. Her şey paradan, her şey makam mevkiden, her şey şöhret ve şehvetten ibaret görünüyor. Herkes bir yere gelmek, kendisine bir şeyler hazırlamak derdinde. Kuru kavga peşindeyiz. Sekülerlik kötü bir şey değil ama, her şeyimiz çok dünyevileşti. Bütün hesaplar bunun üzerine.
“Kendimize dönmeyecek miyiz? Kimiz, neyiz, ne amaçla bu dünyaya geldik? Nereden geldik nereye gideceğiz? Bu sorular gündemimizde yok.
“Oysa Üftadeler ve benzerlerinin yaşadığı hayattan alacağımız çok örnek var. İnsanların edepli olmaya çok ihtiyacı var. Haya sahibi olmak çok büyük bir nimet. İffet sahibi olmak büyük bir zenginlik. Bunları bize hatırlatacak güzel örneklere ihtiyacımız var.
“Kaba softalık, kaba Müslümanlık, kaba önderlik bize yakışmıyor. Bir estetik olmalı, bir edep olmalı. Gönüllere hitap etmeli, sadece ceplere değil.
“Cemalnur Sargut hanımefendi tv’ye çıktığı zaman, ben kendi eşimden biliyorum, pek çok insan televizyona kilitleniyor. Edep ve saygı içinde onu dinliyorlar. Ondan duyduklarıyla kendi hayatlarını tanzim etmeye çalışıyorlar. Çok güzel bir şey. Benzerleri de var hamdolsun, yalnız değil.
“Balkanlarda, Sovyet cumhuriyetlerinde insanları ayakta tutan tekkelerdi, tarikatlerdi. Hala izlerini görebilirsiniz.
“Maneviyat büyüklerinin yolları, izleri hepimize hayat verici. Güzel örnekleri her zaman hatırlamalıyız. Dünyevileşirken, mana alemini de kollamalıyız.”
MÜRŞİD ÜFTÂDE
Benim teblîğim “Üftâde’nin Hüdâyî’yi İrşad Tarzı” başlığını taşıyor. Üftâde’nin yetiştirdiği en önemli şahsiyet Aziz Mahmud Hüdâyî’dir (1542-1628). Hüdâyî Üftâde’ye intisab ettikten sonra üç yıllık sülûkü müddetince mürşidinin söylediği sözleri Arapça olarak kaydetti. Vâkıât-ı Hüdâyî veya Vakîât-ı Üftâde adıyla tanınan bu eserin bir bölümü Hüdâyî’nin müridlerinden olduğu tahmin edilen Muhammed Muızzüddin Celvetî tarafından Türkçeye çevrildi. Bu çevirinin bir nüshası Süleymaniye Kütüphânesi Mihrişah Sultan nr. 253/6’da kayıtlıdır. Tebliği oradan istifadeyle hazırladım.
Azizi Mahmud Hüdâyî Bursa’da kadılık ve müderrislik yapmaktayken bir takım olağan üstü hâdiseler sonucu, sâhip olduğu bütün mevkî ve imkânları terk ederek 36 yaşında Üftâde’ye mürid oldu.
Hüdâyî ile Üftâde arasında hoş ve rahat bir mürid-mürşid ilişkisi olduğu görülür. Seyr ü sülûk, kemal yolculuğu zordur. Azim, sebat, gayret ve sabır gerektirir. Hüdâyî’nin tereddütleri vardır, Üftâde ise onu hep sabır ve temkîne çağırır. Hüdâyi’nin kötümser olduğu bir günde Üftâde hatırlatır: Bak, bugün zilhiccenin ilk günündeyiz Hz. Peygamber (sav) buyuruyor ki: “Şüphesiz sizin zamanınızda Rabbinizin kokuları vardır, dikkat onu arayın, peşine düşün!” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, c. III, s. 180) Sen de cezebât-ı ilâhiye peşinde ol, sabret.
Hüdâyî cevap verir: “Sizin kudretinize inancım tamdır, amma benim kahra tahammülüm kalmadı.”
HANZALE (ra) ÖRNEĞİ
Üftâde sahâbeden Hanzale örneğini verir. Bir gün Hanzale (ra) telâşla Hz. Peygamber (as)a geldi ve: “Hanzale münâfık oldu” dedi ve sebebini izah etti: “Yâ Resûlullah sizin meclisinizde iken huzur buluyorum. Ama dışarı çıktığımda o huzûru kaybediyorum.” Resulullah (as) buyurdular ki: “Ey Hanzale kâh öyle kâh böyle olur.” (Müslim, tövbe, 12, 13; Tirmizî, kıyâme, 59)
Üftâde devam etti: “Kahra sabreyle, lutfa şükreyle. Ümîd edilir ki sabrınla şükrün arasında bir makāma erişesin; bu iki makam seni vezir eyleye.”
Hanzale (ra) örneği ne kadar beşerî bir hâdise, hemen hemen herkes için söz konusu. İnsanın özelliği bu. Ruh halleri düz bir çizgide devam etmez, inişli çıkışlıdır. Önemli olan sâbit kadem olmaktır. Bunları çok iyi bilen Üftâde akıllı mürîdine sabır ve şükür tavsiye ettikten sonra aralarındaki konuşma şöyle devam eder:
Hüdâyî: “Tâkatim kalmadı.”
Üftâde: “Sür’atle ilerliyorsun, iyi durumdasın.”
Hüdâyî: “Sür’atli değilim.”
Üftâde: “Kahra tahammül ettiğin kadar netîce alacağını bilmelisin. Nefse ağır gelen şeylere günlerce sabrederek Allah katında makbul olan nice kimse var. ‘Küllü devâün merrün/ her ilâç acıdır’, gayrete devam et!”
Hüdâyî: “Çok sıkıntı çektim, bundan dolayı siz de sıkıntı duydunuz.”
Üftâde: “Bak, bir kimse birisini sevse, sevdiğinden eziyet görse ve vazgeçtim, dese; aslında bunu sadece diliyle söylemiş olur, kalbiyle söylemez. Bu saatten sonra sen de vazgeçtim, falan demeyesin. Biliyor musun, ben de sülûkümün ilk zamanlarında günde bin kere buna benzer şeyler söyledim. İmdi kalbinle Hakk’a yönel, unutma ihsan için kābiliyet şart değildir.
VÂİZLİK
Hüdâyî, kadılık ve müderrislik gibi üst düzey görevleri bırakarak Üftâde’ye mürid olmuştu. Eski hayatına dair ne varsa hepsinden tamâmen el çekmişti. Oysa kendisi iyi yetişmiş bilgin bir insandır. Aldığı tasavvufî eğitim onu mânen de olgunlaştırdı. Üftâde bu yetenekli mürîdini yeni hüviyetiyle, va’z ve irşad hizmetine yöneltti. Hüdâyî bu konuda çekimserlik gösterdiyse de Üftâde ısrar etti ve dedi ki:
“Sana vaizliği Allah katından verdik, “vâiz” Hz. peygamber’in isimlerindendir. İmdi senin murâdın bu yoldan açılır.
“Bilir misin Hacı Bayram şeyhliğinin başında kira ile on kişi tuttu; onları irşad etti, iki yıl sonra aşere-i mübeşşere mesâbesinde oldular. Sen öyle olma. Unutma sen vaaza başladığında halk sana gelecektir. İnsanların eziyetine katlan ve sâbit kadem ol.”
“Allah Taâlâ sana nebîler sultânı Peygamberimizin zevkinden zevk vermiştir. Sen buna râzı değil misin? Eğer benim yanımda 40 yıl dursan bir takım mârifetler bulursun, amma Allah Taâlâ’nın bağışını kabul eyle. Tâ ki sana bir çok işler fetholunacak ve “Zât” verilecektir. Öyle çalış ki bir nefesin bile tevhidsiz geçmesin.”
Aziz Mahmud Hüdâyî Üftâde hazretlerinin halîfesi olarak uzun yıllar irşad görevinde bulundu. Mürşidinden aldığı feyiz ve bereketle, sultanlardan halka kadar geniş bir topluluğa hitap etti, eserler yazdı, şiirler söyledi. Üstâdını hiçbir zaman unutmadı ve ona şöyle seslendi:
HÜDÂYÎ’DEN MÜRŞİDİNE
Bâğ-ı aşkın andelîbi Hz. Üftâde’dir
Dertli âşıklar tabîbi Hz. Üftâde’dir
Vâsıl-ı kâmil oldur, tevhîd-i zâta şüphesiz
Dost elinin rehnümâsı Hz. Üftâde’dir
Eyleyen rûhundan istimdâd erişir matlaba
Halleden her müşkilâtı Hz. Üftâde’dir
Mürşid-i âlî dilersen dâmen-i pâkini tut
Gösteren râh-ı Hudâ’yı Hz. Üftâde’dir
Sıdk ile kul ol Hüdâyî eşiğinde dâimâ
Bil hakîkat, kutb-i aktâb Hz. Üftâde’dir
Bir yanıt bırakın