Dünya hiçbir zaman güllük gülistanlık olmadı. Gülün yanında diken de bulundu.
Gül için dikenlere katlanmaya değer.
Dikeni görmezden gelemeyiz, ama gülü bırakıp dikenle uğraşmak, haber ve yazılarda hep kötüleri konu edinmek doğru değil.
Bu köşede iyilik ve güzellikleri öne çıkarmaya dikkat ederim.
Onların sayısı zannettiğimizden daha çoktur. Dünyanın, iyilerin yüzü suyu hürmetine döndüğüne inanırım.
2013’te çıkmış bir kitabım var:
İyiler ve İyilikler. Orada Mehmet Tekerlek adlı Gaziantep’li, iyilik abidesi bir kimseden bahsetmiştim.
Kaynağım 2002 tarihli bir gazete haberiydi.
Habere göre Mehmet Bey ilk yıllarda çevresindeki dostlarından yiyecek ve giyecek maddesi toplayarak muhtaçlara dağıtmaya başlamış. Sonraları, şehirdeki lokanta, manav, pastane, otel ve restoranlardan yardım almış. Yıllar geçtikçe, bu konuda destek gördüğü kişi ve kurumların sayısını düzenli olarak artıran Mehmet Tekerlek, tek başına sosyal güvenlik kuruluşu gibi çalışıyor.
Ayda ortalama 250-300 muhtaca yemek sağlıyor. Lokantalarda akşamları artan yemekleri toplayıp, güç şartlarda yaşayanlara ulaştırıyor. Mevlitlerde, düğünlerde artan yemeklerin çöpe gitmesine engel oluyor.
TRT BELGESELİ
TRT’nin bir belgesel kanalı var, iyi işler çıkarıyor. Bir programında sözünü ettiğim konuyu işlemiş.
Antep’e gidip yerinde çekimler yapmış, Mehmet Tekerlek’le konuşmuş. Kendisi tonton, külfetsiz, ağırbaşlı, sevimli bir amca. Ne kasılan ne de aşırı tevazuyla çekingenlik gösteren biri değil. İçi dışı bir, yaptıklarını anlatırken gayet doğal.
Belgeselin adı: “Veren El Alan El Sefertası”. Bu isimle Youtube’a girerseniz karşınıza çıkar.
1960’lı yıllarda Mehmet Bey resmi görevi icabı Gaziantep’in fakir sokaklarındaki ailelerle görüşürken yürek yakan yoksulluk manzaralarıyla karşılaşır. Belgesel bu sahnelerin canlanadırılmasıyla başlar. Mehmet Bey, çok zor durumda olan bu aileleri ayrıca defterine kaydeder. Önce kendi imkanlarıyla küçük yardımlar yapar.
Sonra haıyseverlerden destek alır. Başlangıçta sefertası ve erzak fileleriyle başlayan hayır işi gittikçe gelişir. Önce bir motosiklet, daha sonra kamyonet derken işin hacmi büyür.
KÖPRÜ GÖREVİ
Mehmet Bey’in çok ince dikkatleri var: “Yoldaki taşı kaldırmak sünnettir” der ve bunu uygular.
Taşları kenara kaldırır, küçük çukurları doldurur. Kullanım süresi dolmamış ilaçları toplar, bir eczacı vasıtasıyla fakir hastalara ulaştırır.
Mehmet Bey yardımların yerini bulması ve gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşması konusunda çok titizdir.
Bu özelliği, onun daha çok destek bulmasını sağlar. Böylece “veren el ile alan el” arasında köprü görevi yapar.
En iyisi adı geçen belgeseli seyretmektir.
Bir yanıt bırakın