Yahudi karşıtlığı mı?

Mütefekkir yazar Samiha Ayverdi’nin (1905-1983) Yahudiler hakkındaki görüşlerini 9 gün boyunca verdik. Bütün bunlardan şöyle bir sonuca ulaşmak yanlıştır: Demek ki S. Ayverdi müthiş bir Yahudi düşmanı ve antisemitiktir.
Bu görüş doğru değildir.

TASAVVUF İNANIŞI
Ayverdi her şeyden önce tasavvuf inanışını iliklerine kadar benimsemiş biridir. Tasavvufta “Yaradılmışı severiz Yaradandan ötürü” görüşü hakimdir. O pek çok yerde meşhur Farsça sözü tekrar eder: “Beni adem a’za-yı yek-digerend”, yani “İnsan oğulları birbirinin organları gibidir.” Dolayısıyla onun nazarında Türk, Rum, Yahudi, insan olarak eşittir.
Ayverdi, birey olarak hiç kimseye kötü gözle bakmaz. Ahmet, Mehmet, Ayşe ne ise Moiz, Moşe, Rebeka da insan olarak aynı değeri taşır.
Şu sözler aynen Ayverdi’nindir:
“Müslümanlar için İsa dini bir problem değildir. Tabii Yahudilik de öyle.
Bir gündü, etrafta fazla gürültü olması yüzünden ‘Aman Efendim Havra gibi’ dedim. (Hocam) Bana: ‘Bu nasıl söz Samiha? Havra bir ibadet yeridir. Onu tezyif (aşağılama) manasında nasıl kullanırsın?’ dediler.” Evet o bir derviştir, aynı zamanda “mücahit ruhlu” bir yazardır. Memleket ve millet meseleleri söz konusu olunca aslan kesilir. Onun karşı olduğu, kişiler değil zihniyettir. Nedir bu zihniyet dersek, cevabı şöyledir:

ÜÇ BÜYÜK TEHLİKE
Yahudi milleti, inanışlarına göre üstün ırktır. Tarih boyunca ezilmişliklerinin bir sonucu, ırklarının üstünlüğünü bütün dünyaya kabul ettirmeyi bir ideal olarak benimsemişlerdir.
Büyük hayalleri Filistin’den başlamak üzere arz-ı mev’ud, yani vadedilmiş toprakları ele geçirmektir.
Bu topraklar bütün Ortadoğuyu kapsadığı gibi, sınırları Türkiye’nin Güneydoğusunu da içine alacak şekilde geniştir. Yani bizim ülkemizde de gözleri vardır. Dünyadaki küresel sermayeye, medyaya, sinema ve kültür alanına hakim olduklarından, ideallerini gerçekleştirmek için pek çok imkana sahiptirler. Aylardır Gazze’de uygulanan vahşet bu büyük idealin küçük bir adımıdır.
İlk 9 yazı tamamen Samiha Ayverdi’nin Türk tarihinde Osmanlı Asırları kitabından derlenmiştir.
Bu kitabın ilk başlığı şöyledir:
“İslamiyet’in Karşılaştığı Üç Büyük Tehlike:
Şia, Hristiyanlık, Siyonizm”. Yani onun derdi sadece Yahudi zihniyeti değildir. O, Türkiye’ye düşman olan herkes için kılıç kuşanmıştır. Dikkat edilirse, İslam aleminin, dolayısıyla Türkiye’nin karşılaştığı üç tehlikeyi sayarken en başa “Şia”yı almıştır. Şia yani Şiilik, İran’ın dini ve ideolojisidir. Ayverdi şöyle der:
“Sasani medeniyeti (yani İran) hicri 4. asırdan sonra kütle halinde İslamiyet’i kabul etmek ve İslam aleminde yerini almakla beraber, Arap ve Türk nüfuzu altına girmekten hiç hoşnut olmamıştı. Böylece, kabul ettikleri yeni dini, eski Zerdüşt inançlarına uygun gelen Şii mezhebine göre tefsir ederek, İslam birliğini tehdit eden ayrılığı kuvvetle benimsemişlerdir.” Sonunda din içinde yeni bir din denebilecek, özelikle de İran’ın milli çıkarlarına hizmet eden yayılmacı bir anlayışa sahip oldular.

Şİİ İRAN TEHLİKESİ
Şii zihniyet bugün de Türkiye için önemli bir tehdittir. Irak ve Suriye’deki yıkımdan sonra buralarda İran için önemli bir fırsat doğdu.
Sünni bir toplum olan Suriye her geçen gün şiileştiriliyor. Afganistan ve Pakistan’dan taşınan Şii gruplar Suriye’ye yerleştiriliyor. Bunu İran yapıyor. En yakınımızdaki Halep şehrinin nüfus yapısı değişiyor. Güya Müslüman olan İran, Azerbaycan’ı değil Ermenistan’ı tutuyor. İran Zengezur koridorunun açılmasına karşı çıkıyor, yani Türkiye’ye cephe alıyor.
Yazı dizimizin sonucu olarak belirtelim ki, Ayverdi’ninki körü körüne bir Yahudi nefreti olmayıp, Türk’e ve Türkiye’ye düşman olan her zihniyetin karşısında durmaktır.

BİTTİ.

3 yorum

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.