Filistin’in bir parçası olan Gazze’de bugün olup bitenlerin kökeni 115 yıl öncesine dayanır. Olayı Samiha Ayverdi’nin Türk Tarihinde Osmanlı Asırları kitabından takip edelim: Sultan Abdülhamid, Yahudilerin Filistin muhtariyeti adına giriştikleri her türlü gizli politikayı biliyordu. Bu yüzden Filistin topraklarının Beni İsrail tasarrufuna geçmemesi konusunda dikkatli oldu. 1882’de çıkardığı bir emirle, Yahudilerin diğer teba gibi memleketin istedikleri herhangi bir yerinde ikamet edebileceklerini, lakin Filistin’e hicret edemeyeceklerini bildirdi. Buna rağmen Yahudi inadı, bıkıp usanmadan, hükümet kapısını aşındırıp padişahı tatlı sert tazyik etmekten, satın almak istedikleri devlet arazisine mukabil, akıl almayacak kadar büyük paralar teklif etmekten geri kalmadılar.
Mesela hahambaşı Moşe Levi, Theodor Herzl, Karasso gibi Siyonistler, muhtelif zamanlarda milyonlar teklif etmek suretiyle hükümdarı yumuşatmağa uğraşmışlarsa da hiç bir netice elde edememişlerdir. İsrael Cohen isminde bir Yahudi “The Zionist Movement” isimli eserinde, Sultan Hamid’in Filistin siyasetini açıkça yazarak, padişah nezdindeki her resmi teşebbüsün sonuçsuz kaldığını ve hükümdarın önüne altın yığınları koymak isteyen her ajanın saraydan kovulmuş olduğunu itiraf eder.
ARAZİ SATIŞI
Sultan Abdülhamid, Yahudi bankerlerinin bütün teşebbüslerine karşı çok sıkı tedbirler almıştı. Bilhassa yabancı uyruklu Yahudilerin ikametlerini menetmek için kabineye ve Danıştay’a kararlar aldırmış; Beyrut, Suriye valilerine ve Kudüs mutasarrıfına şiddetli emirler vermiş, tapu dairesi vasıtasıya, arazi satışını önleyici tedbirler koydurmuştu.
Lakin bu sıkı karşısında siyonistler başka bir yol tutarak, vali, mutasarrıf ve tapu memurlarına çokça rüşvet vererek emellerine ulaşmada başarılı olmuşlardır.
Her şeyden evvel yerli Arap ve Türklerin elindeki toprakları, değerlerinden pek fazla karşılık ödemek suretiyle satın almaya başlamışlar, rüşvetle gözleri perdelenmiş memurlar da, bu alışverişlerde Yahudiler lehine hareket etmişlerdir.
Padişah ile Başbakanlık arasında, bu meseleye dair cereyan eden yazışmalar, ciltler teşkil eder, Danıştay’da da, rüşvet mukabili bu alım satımlara müsaade ve müsamaha eden valiler ve tapu memurları aleyhinde verilen kararların mazbataları vardır.
Fakat her defasında eli boş dönen Yahudi ihtirası, işin artık bu dolambaçlı yollardan temin edilemeyeceğini anladığı için, dün de bugün de hakim oldukları mali kaynakları seferber ederek, zaten ellerinde olan dünya medyasını gittikçe artan bir şiddetle harekete geçirmişlerdir.
Bu suretle de büyük Türkün hakanını yalnız kendi vatanında değil, dünya muvacehesinde de küçük düşürecek neşriyat kampanyası açılmıştır.
Samiha Ayverdi’den yaptığım nakıller burada sona eriyor.
Osmanlının varisi olarak Filistin davasını takip etmek devletimizin görevidir. Tekrar belirteyim, amacım Yahudi karşıtlığını körüklemek değildir. Ama tarihi gerçekleri de iyi bilmek gerekir.
Yayılmacı Yahudi zihniyeti her zaman faaliyet halindedir.
YARIN: BİTİRİRKEN… YAHUDİ KARŞITLIĞI MI?
Bir yanıt bırakın